Yerli ve Milli Yazılım & Teknoloji Hamlesi -2-

Yerli ve milli yazılım ve bilişim, teknoloji ve savunma alanındaki yatırım ve hamleler, ülkeler için ekonomik ve stratejik yönden büyük önem taşımaktadır! Bağımsızlık için ekonomi ve ekonomi güvenliği ve  mezkur alandaki atılım ve yatırımlar çok mühimdir!.

Teknoloji ve bilgi odaklı yeni ekonomik düzenin önde gelen sektörlerinden yazılım ve bilişim, savunma ve  teknolojik yenilikler, Türkiye gibi genç nüfus avantajı ve gelişme potansiyeline sahip ülkeler için büyük ehemmiyet  arz etmektedir!.  

Yerli ve  milli yazılım ve teknolojiler  ihtiyaçlara özel esnek bir  yapı sunabiliyor!. Yerli ve milli yazılım ve teknolojiler, şirket ve kurumlara sunduğu avantaj, farklı ülkelerin koşullarına göre hazırlanmış küresel yazılımlardan farklı olarak, yerel mevzuata hızlı adapte olabilmesi, daha esnek ve verimliliği geliştirerek, kurum ve ülkeye karlılık artışı sağlaması olarak gösterilebilir.

Bilim ve Bilişim çağında, bir ülkenin teknolojiyi sadece kullanıyor olması, geleceği kaçırması ve sayısız tehditle karşı karşıya kalmayı  da peşinen kabul etmesi anlamına gelmektedir!.  

İleri teknoloji ve bilişim, gelişmiş ülkelerin daha fazla yatırım yaptığı alanlar arasında üst sıralarda yer almaktadır. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin gelişmesi ve kullanımının artması siber güvenlik konusunun gündeme gelmesine neden oluyor. Yeni bir dünya savaşının bilişim altyapısı ve silahlar ile olacağı öngörüsü gerçeklik kazanmaktadır!.

Günümüzde  savaşlar artık, hacker mahareti ile siber saldırılar şeklinde yürütülmekte olduğunu da buradan ifade edelim!. Hem de, her gün, her saat  ve her saniye  siber savaş ve saldırılar, dünyada ki ülke ve şirketlere yönelik  hızla  devam etmektedir!. Peki, neden?

Yerli ve  milli yazılım ve teknoloji, sadece ülke ekonomisi için değil, ülkenin güvenliği için de elzemdir!.  Yazılım ve teknoloji,  şirket ve ülkelerin kilit noktalarıdır.  Yazılım teknolojilerinin küresel kaynaklar tarafından sağlanıyor olması, muhtemel bir güvenlik açığını da beraberinde getirecektir!

15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışma gecesi, küresel işbirlikçilerin değişik isimler altında ki kripto yazılımlar üzerinden yürüttükleri iletişim ile,  aziz Türk Devleti ve asil Türk Milletine karşı, sinsi ve kirli neler planladıklarını da hiçbir zaman unutmamalı ve unutturmamalıyız!  

Ülke istihbarat örgütlerinin  yaygın kullanımdaki İnternet servislerinden, kendi ülkelerinde üretilen yazılım ve donanımlardan yararlanarak istihbarat topladıklarını, hassas bilgilere eriştiklerini de  bir kenara not edelim! Ticari kaygılar nedeni ile göz ardı edilen bilgi güvenliği, kurum ve ülkelerin beka ve varlıkları için ne denli etkili olabileceğini de göstermektedir!.

Yerli ve milli yazılım, teknoloji ve savunma altyapılarının geliştirilmesi, büyük ve güçlü Türkiye’nin anahtarı olacaktır! 15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışmasından sonra bu alanlara, Kadim Türk Devlet Aklının denetiminde, Türk Devletinin  neden ağırlık ve önem verdiğini ümit ederiz birileri idrak edebilecektir!.

Büyük ve Güçlü Türk Devleti için, teknolojiyi sadece takip etmek yetmez, teknoloji üretmek ve takip edilen konumunda mutlaka olmalıyız! Türkiye’nin yerli ve milli yazılım, teknoloji felsefesi ve mantalitesinin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi için veri saklama ve şifreleme, algoritma ve platformlardan bağımsız özel sunucu tasarımları gibi kritik konuların öne çıkması elzemdir!

Yerli ve milli  yazılım ve bilişim,  teknoloji ve savunma alanında, ülkemizde, on sene öncesine kıyasla büyük ilerleme kaydetmiş olunmasına rağmen, dünya yazılım sektörü ve teknolojik yeniliklerden  binde altı oranında pay aldığımızı  da üzülerek ifade etmeliyiz!.

Türk Devleti, devleti ebed müddet devam ilkesi ve 2023 – 2053 ve 2071 hedeflerine ulaşılabilmesi için bu oranın artırılması gerekir!. Bunun için de yerli yazılım ve teknolojinin geliştirilmesi, tüm özel sektör ve kamu kurumlarında, yerli  ve milli ürünlere öncelik verilmesi gerekmektedir!.

2023 hedefleri arasında,  500 milyar dolar olarak ifade edilen ihracatın 150 milyar dolarının yazılım ve bilişim, savunma  ve teknoloji sektöründen gelecek olması,  hem güvenlik, hem siber saldırılar ve hem de istihbarat için yerli ve  milli yazılım ve teknolojinin öneminin  gün geçtikçe daha  net bir şekilde  anlaşılmakta olduğunu düşünüyorum!.

Yerli ve Milli Yazılım & Teknoloji Hamlesi -1-

Virüs günlerinde, insanların evlerinde kapalı ve ekonomiler de tamamen durma noktasına geldiği bir dönemde, virüsten kaynaklı ekonomi, savunma, teknoloji ve sağlık alanında ülkelerin açık veya zafiyetleri de bir bir meydana saçılmaya başlanmıştır!. Yani çok güçlü, büyük ve hatta medeni olduğuna zannettiğimiz ekonomi ve  ülkeler mezkur alanlarda döküldüğüne şahit oluyoruz!. Peki, neden?!

Ekonomi ve ekonomi güvenliği bir ülkenin bağımsızlığı zaviyesinden olmaz ise olmazlar arasındadır!. Ekonomik tetikçilerin dışarıdan ve içeriden  bugünlerde neden saldırdığını anladık mı?! Yani dertleri başkadır!. Peki, ülkemizde ki; sağlık, yazılım, teknoloji ve savunma alanındaki gelişmeler, yeni buluşlar, atılımlar, hamleler  ve hatta yeni yatırımlara  neler demeli?! Bazı medeni ülkeler bu alanlarda gerçekten de kontrolü kaybetmiştir!. Onların medeniyet dedikleri; yakmak, yıkmak, yok etmek, öldürmek ve sömürmek üzerine kurudur! Türk medeniyeti, ihya ve diriliş felsefesi, insanı yaşat ki devlet yaşasın ülküsü temelli bina edilmiştir!.

Türk Devleti, Kadim Türk Devlet Aklı ile birlikte, 15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışmasından bil- itibar, içerideki küresel sızıntı ve işbirlikçileri sistemden  ayıklaması ile her alanda olduğu gibi, yerli ve milli olmak kaydı ile, sağlık, savunma, teknoloji, yazılım ve bilişim konularına ağırlık vermeye ve dünya da  temayüz etmeye başlandığına şahit olmaktayız!. Öncelikle bu konuda emeği geçenleri tebrik ederim!. Bilim, bilişim, teknoloji ve yeni keşif ve buluşlar  kimsenin inhisarında olmadığına göre!. Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah, sonsuz ilim ve hikmeti ile yaratmış olduğu her şeyin, kulları vasıtası ile yine kullarının faydasına olmak kayıt ve şartı ile bulunması ve keşif edilmesini murat etmektedir!.  Birileri gibi insanlığı sömürmek ve yok etmek için değil!

Tabii ki mezkur durum ve gelişmeler dışarıda ve içeride  birilerinin uykularını kaçırmaktadır!. Hadi dışarıdakileri anladık, içerideki işbirlikçilere neler oluyor, diyeceksiniz! Her kişi cibilliyetini icra edecektir!. Başka ne bekleyebilirsiniz?! Elbette ki saldırıya geçecekler! Hem de her bir yönden ve her bir koldan! Dün, istiklal ve istikbalimiz için  yedi düvel ile yedi bölgede savaştığımız gibi!. Bugün de, varlık, beka ve bağımsızlık savaşları artık meydanlarda top, tüfek ve tanklar ile yapılmıyor!. Günümüzün savaşları; Ekonomi, savunma, yazılım, bilişim, teknoloji, sosyal ve psikolojik alanlarda olmaktadır!. İçeride ise kimlerin  yerli ve milli olduğunu, ne dediğinden veya ne demek istemediğinden ve nerede durduğundan  çok net bir şekilde anlayabiliriz?!. Böyle zamanlar özellikle de içeride ki işbirlikçiler için yerli ve milli olmak zaviyesinden turnusol görevi görmektedir!.

Geçtiğimiz yıllarda ABD ile yaşanan bir  kriz, yazılım, bilişim ve savunma alanlarında boykotu getirirken, yerli ve milli yazılım ve teknolojinin konuşulması, Türkiye’nin savunma sanayisinde olduğu gibi teknoloji, mezkur alanlarda  da söz sahibi olmaya başladığının bir işareti olmuştur!. Uzun yıllar boyunca milyar dolarları aşan servet ve milli kaynakların harcandığı yazılım, teknoloji  ve savunma sektöründe, yerli ve milliye geçiş dönemi başlayabilir mi?  Neden olmasın?! 

Küresel bir dünyada, teknoloji  ve İnternet herkesin evine girdiği bir  çağda yaşıyoruz!. Korona günlerinde,  tamamen bilişim teknolojisi ve İnternet esiri konumuna getirildik!. Eğitim ve  bazı meslek grupları için evden çalışma, sohbet ve toplantılar dahil her şey İnternet  ve yeni teknolojiler üzerinden yapar hale geldik!. Yazılım, bilişim ve teknoloji konusunda düşünce biçimimiz artık değişmelidir! Yazılım, bilişim ve teknoloji çok hızlı gelişen ve değişen, aynı zamanda matematik ve mühendislik uygulamaları içeren çok geniş bir alandır!

Yazılım, bilişim ve teknoloji, belirli ihtiyaçları çözen ürünler olarak karşımıza çıkmaktadır!. Kullanıcı, devlet, müşteri ya da kurumların öncelikli hedefi ihtiyaçların giderilmesidir!. Bu noktada ihtiyacı en az hata ve yüksek oranda çözen ürünler tercih edilmektedir!.  Yerli ve  milli yazılım, teknolojide kaliteli ürünler, kullanıcının ihtiyacını giderme konusunda da yeterli ise elbette ki birçok avantajı olacaktır!. Her şeyden önce çok daha ucuza mal edilecek ve kullanıcının parası ve özellikle de veriler  ülkede kalacaktır!. Bir yabancı ülke veya kişinin kontrol ve denetiminde asla  olmayacaktır!.

Belirli ülkelere ya da şirketlere ait olmayan, kaynak kodu açık, şeffaf, kimse tarafından sahiplenilmemiş, kamuya mal edilmiş özgür yazımların, yerli ve milli yazılım ve teknolojinin önündeki en büyük fırsat olduğu görülüyor!. Devlet ve özel sektör, PARDUS yazılım da ve diğer teknolojik ürünlerde olduğu gibi yerli yazılım ve teknolojilere destek vermesi gerekir! Böylelikle, yurt dışında ki vatan, bayrak ve millet sevdalısı birçok yazılımcı gençler ülkesine geri dönme ihtimali ve gerekli ortamın sağlanması halinde teknolojiyi kullanan değil de üreten bir ülke haline gelebiliriz!   

Günümüzde ki büyük ve güçlü ülkelerin, beyin göçü dediğimiz dışarıdan, yani ülkesinin sahiplenmediği veya sahiplenilmediği, imkanlar sunamadığı genç beyinler vasıtası ile  özellikle de teknoloji, savunma, yazılım ve bilişim alanlarında öncü ve lider  olduklarını unutmayalım!. Artık yeter! Türkiye’den  ve hinterlandımızda ki genç beyin göçüne dur demenin şimdi tam vaktidir!. Hatta tersine beyin göçü için neler  yapılması gerekiyorsa, devlet, yetkililer ve şirketler tarafından, acil ve ivedi bir şekilde yapılmalıdır!. Peki, neden veya niçin diye bir soru hemen aklımıza gelebilir!. Büyük ve Güçlü Türk Devletini; Adalet, Hakkaniyet ve mazlum milletlerin umudu ve dünya insanlığının barış ve huzuru zaviyesinden, 2023 – 2053 ve 2071 vizyon ve  hedefleri çerçevesinde, vatan ve millet sevdalısı yerli ve milli  genç dimağlar, beyinler  ve  bireyler ile  her alandaki alternatif çözüm, ürünler, atılım  ve hamleler ile  inşa edebiliriz!.

Virüs ve Korku ile Ümit!..

2019 yılı Aralık ayında önce Çin’de görülen ve daha sonra da dünyayı saran ve etkisi altına alan korona virüs ile dünya insanlığı evlerine hapis ve esir olmuş bir durumdadır! Aslında hapis olmaktan ziyade,  virüs ile birlikte, insani  duygular   ve özellikle de sağlık ve gelecek kaygısı, endişe ve beklentiler, korku ve panik durumunun da  zirveye taşınması ile bir nevi gönüllü olarak insanlık  evlerine esir alınmıştır!. Peki, neden?! Hayır bildiklerinizde şer, şer bildiklerinizde ise hayır vardır, fakat siz bilemesiniz, buyrulmaktadır!.  

Bazı medeni  ülkelerin sağlık konusunda ki durum ve işleyişi ise korku ve paniğin zirve yapmasında  çarpan etkisi  olmuştur!.  Ölen ölsün klan sağlar bizimdir durumunda ki ülkelerin devlet başkan ve yöneticilerine neler demeli?! Millet olmadan nasıl devlet olunabilirse!. Devlet, milleti için  var olmalı değil midir?! Peki, millet niçin vardır?! Aslında virüsün bulaşma  korkusu, panik  ve kaygısı ile, gelecek ve sağlık hakkındaki  insani beklentiler ve insanların  virüs hakkında devletin  verdiği talimatlara karşı duyarsızlığı da  evlerdeki hapis olma durumunun  uzamasına ve yaygınlaşmasına  sebebiyet vermektedir!.  

Peki, İnsani bir davranış ve duygu  olan korku ve panik nedir?! Korku, hayatta kalmada önemli rol oynayabilecek güçlü bir duygudur!. Korku ve panik halinde; kaslarımız gergin hale gelir, kalp atış hızı ve solunumunuz artar, zihniniz daha uyanık olur; vücudumuzu tehlikeden kaçmaya veya ayağa kalkmaya ve dövüşmeye zorlar!. Çevremizdeki tehditlere etkin bir şekilde başa çıkmaya hazır olduğumuzdan emin olmanıza yardımcı olur!. Korku ve panik;  acil bir tehdidin duygusal cevabıdır!

Korku ve panik karşısında ki diğer bir  insani duygu da ümit etmek ve ümitli olmaktır!. İman ehli insan, korku ile ümit arasında bulunur! Ümitsizlik ise imanı bir hastalıktır!.  Havf korku, reca ise ümit demektir! Kuranı Kerim ve Hadisi şeriflerde korku ve ümit arasında bulunmaya teşvik ve  tavsiye eden, hükümler  vardır!. Havf, korku,  gelecekle ilgilidir! İnsan ya başına hoşlanmadığı bir şeyin gelmesinden, ya da arzu ettiği bir şeyi elde edememekten korkar!. Reca da ileride meydana gelmesi  arzu edilen bir şeye kalbin duyduğu ilgidir!.

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah;  Zümer suresi 53. Ayeti kerimede şöyle buyuruyor! De ki: Ey nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım!. Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyiniz!. Şüphe yok ki, Allah, şirk hariç,  bütün günahları bağışlar. Muhakkak ki, Allah çok bağışlayıcıdır, çok esirgeyicidir!.  Bu mübarek ayetler de, Allah müminler hakkındaki rahmetinin genişliğini ve ilahi mağfiretinin büyüklüğünü bildiriyor!

Ey Yüce Peygamber!. Mümin kullara de ki: Allah sizi müjdelemek istiyor! Ey nefisleri üzerine israfta ve zulümde bulunmuş, bir takım günahları işlemiş olan kullarım!. Allah’ın rahmetinden ve sizi mağfiretine kavuşturmasından ümitsizliğe düşmeyin ve asla ümidinizi kesmeyiniz! Çünkü Allah’ın rahmetinden  ümitsizlik insanı imansızlığa sevk edebilir!.

Şüphe yok ki, Yüce Allah,  şirkten kaçınan kullarına, diğer günahlarını dilerse hepsini bağışlar, onları örter ve onlar ile hesaba çekmez!  Kendi kusurunu bilip de tövbe eden ve af dileyen, Yüce zatına sığınan herhangi bir kulunu,  dilerse af ve mağfiret eder!.

Ve o müminler öyle kimselerdir ki:  Allah’a korku ve ümit ile dua ederler! Hem Yüce Allah’ın azabından korkarlar, hem de onun rahmetini ve şefkatini düşünerek ümitli bulunurlar!  Ve kendilerini  verdiğimiz şeylerden de,   ihtiyaç sahiplerine, fakirlere ve zayıflara infakta bulunur!. İsraf ve cimrilikten de kaçınarak Allah rızası için mallarını güzelce harcarlar! Sonsuz Rezzak olan Allah’a itimat ederek mali ibadette, infakta bulunmaktan geri durmazlar!

Peygamber Efendimiz (s.a.s;  Müminler, Allah’ın azabının miktarını bilselerdi, hiç biri Cennet`i ümit etmezdi! Kafirler de Allah’ın rahmetinin ne kadar geniş ve  çok olduğunu bilselerdi hiç biri Allah’ın rahmetinden ümit kesmez, buyurmaktadır!.   İnsana yakışan, her daim, Sonsuz Kudret, Rahmet ve Hikmet Sahibi Yüce Allah’a sığınmalı, hayatının her bir anında da korku ve ümit halinde olmalıdır!

Peki,  virüs üzerinden, kim veya kimler  tüm dünya insanlığını korku ve paniklemeye sevk etmektedir?! Virüs ve sonrasındaki, sinsi plan ve kirli hesapları nelerdir?! Virüs ve sonrasında insanlığı nasıl bir yeni dünya düzeni ve sistematiği beklemektedir?! Virüsün arkasında, hangi küresel, emperyalist ve hegemonyal güçler vardır?! Ya da doğrudan savaşamayan güçler virüsü mü bahane etmektedir?! Maliyeti düşük  olduğu için günümüzün asimetrik veya vekalet  savaş tekniği artık virüsler üzerinden mi yürütülecektir?! Bilemiyorum!.

Peki, beş bin yıllık devlet  ve insani medeniyet geleneği ve hafızası olan Türk Devleti ve Kadim Türk Devlet Aklının insanlık adına tüm bu küresel  sinsi ve kirli  planlara karşılık bir hesabı var mıdır?! Ya da olmalı mıdır?!  Yoksa başına geleceklere razı bir durumda mı beklemelidir?!

Dünya insanlığı ve özellikle de mazlum milletler,  bugün, Türk’ün  insanı yaşat ki, devlet yaşasın felsefesi ve medeniyet değerlerine muhtaç bir durum ve konumdadır!. Yani dünya insanlığına karşı Türk’ün tarihi, kültürel, insani, coğrafi, sosyal ve dini sorumlulukları vardır ve sorumluluklarını da yerine getirmelidir! Türk aynı zamanda  Adalet ve Hakikat namına Seyfullah olduğuna göre!.

Aliya; Türk’ün Evladı; Sakın Yere Düşme!

Korona virüs ile özellikle de medeni bildiğimiz ve böyle ifade ettiğimiz dünyanın gelişmiş ülke devlet başkan ve yöneticilerinin, insana bakış açısı ve öncelikle de yaşlılara matuf,  önlem almaya gerek yok; ölen ölsün, kalan sağlar bizimdir anlayışı, sağlık ve diğer konulardaki eksik ve hatalı, yanlış davranış  ve uygulamalarına şahit olduk!.

Korona virüs; Tarihi ve geçmişi tamamen nizam ve  insan odaklı, yüz yıllık yarı uykudan uyanan, Kadim Türk  Medeniyetinin, yeniden tarih sahnesinde öne çıkmasına, dirilişine  ve  öncülük etmesine sebebiyet vermektedir!. Türk Devleti, tarihte olduğu gibi, 11 Mart pandemisinin başladığı  tarihten  bugüne, atmışa yakın ülkeye sağlık ve  insani  yardım elini uzatmış ve uzatmaya da devam etmektedir!.  

Hz. Mevlana’nın ifade buyurduğu gibi, testinin içinde ne varsa dışına o sızar! Tarihleri sadece yakmak, yıkmak, yok etmek ve  insan öldürmek olan bir devlet, bir  toplum ve torunlarından  ne bekleyebilirsiniz?!  Yok etmek, imha etmek ve insan öldürmek ile ancak var olabilirler!. İnsanlık adına başkaca bildikleri bir şey yoktur!. Var olmaları için insan öldürmeleri, yok etmeleri ve sömürmeleri gerekir!. Yakın tarihte bölgemizde sadece özgürlük adına yaşattıkları ve yaşanılanlar bu işin sadece birer  göstergesi ve şahitleridir!. 

İnsanı yaşatmak ve ihya etmek, dünyaya insanlık adına nizam vermek, dünya üzerinde sadece Türk Milletine has bir nişane ve meziyettir! Türk, insanı yaşat ki devlet yaşasın ülküsü ile insana ve cihana her daim nizam vermiştir!

Türk ibaresi,  ırki bir yaklaşım asla değildir!. Türk demek, Adalet dağıtan,  Hakikat  temsilcisi, mazlum milletler ve insanlığın her daim hamisi demektir!. Türk, insanlık adına, ihya ve dirilişin öncüsü ve temsilcisidir!.  

Kadim Türk Devlet Aklı, korona günlerinde,  tüm küresel sinsi, kirli oyun ve hesapları bir bir bozmaktadır!. Yüz yıl önce zorla koparılan bölgelere barış ve huzur hiçbir zaman  gelmemiştir!. Bugün; kültür, tarih, coğrafya, sosyal ve gönül bağlarının olduğu tüm bölgelerde, yeniden dirilişin  ve şahlanışın tam vaktidir!. Tarih, kültür, coğrafya, sosyal ve Kadim Türk Devlet Aklının sorumluluğu da  böyle davranmayı gerektirir!.

Hayrın içindeki şer ve şerrin içindeki hayrı aramak ve bulmak!. Dünya insanlığı dün olduğu gibi, virüs ile, Türk’ün insani duruş ve medeniyet mefkuresini de arar bir duruma gelmiştir!. Aksi halde dünya insanlığına barış ve huzur asla gelmeyecektir!. Dünya insanlığı, bugün  barış  ve huzur için Türk’ün beş bin yıllık kadim insani değerler manzumesi ve  kadim medeniyetine muhtaç bir durum ve konumdadır!.

Mezkur ifadeler zaviyesinden, Bosna Hersek kurucu  devlet ve Cumhurbaşkanı Aliya İzzet Begoviç’in,  medeni Avrupa’nın göbeğinde, Bosna savaşında ve Sırp  zulmünde yaşadıkları ve sonrasında ki tecrübeleri ışığında, Asil Türk Milletine hitaben yazmış oldukları uzunca bir mektuptan bir pasajı sizlerle paylaşmayı,  tefekkür ve tezekkür etmeyi, anlamayı ve anlamlandırmayı, yorumlamayı ve idrak edebilmeyi, bugünlere yönelik dersler çıkarabilmeyi, Sonsuz Hikmet Sahibi Yüce Allah’tan niyaz ederim!.

Ben Aliye, Aliye İzzet Begoviç! Unutma, Türk’ün evladı! Sömürgeciler, bütün ilkeleri kendi menfaatleri için koyuyor ve kendi çıkarlarını korumak için denklem kuruyor! Onların demokrasi dedikleri, hürriyet dedikleri, aidiyet dedikleri, barış ve hoş görü dedikleri ilkeler; Saray Bosna’da, Srebrenitsa’da, Mostar’da toprağın altına gömüldü! Hem de çok acı hatıralarla!. Biz, kendi çocuklarımız en azından tebessüm edebilsinler diye yaşadıklarımızı yeni nesillere anlatmıyoruz ve anlatmayacağız! Ama sen bizim yaşadıklarımızı sakin unutma! Biz, senin kardeşin olduğumuz için öldürüldük, boğazlandık ve tecavüze uğradık!. Senin hafızana sahip olduğumuz için toplu mezarlara gömüldük ve yok edildik!.

Batı, Haçlı Seferlerini düzenlerken Araplara Arap demiyordu, Türk diyordu! Çanakkale’de Kürtleri boğazlarken onlara Kürt demiyordu, Türk diyordu!. Ne zaman ki onların çıkarı için yeni devletlere ihtiyaç duydu, Araba Arab demeye başladı!. Seni ondan, onu senden ayırdı!. Bugün de Kürt’ü senden, seni Kürt’ten ayırmak için gece ve gündüz çalışıyor!.

Türk’ün Evladı! Biz Boşnak’ız ama Türk’üz de! Sen de kalbinde taşıdığım acıyı taşıdığın kadar Boşnak’sın!. Utanacak tarihimiz ve saklayacak hafızamız yok! Sırp’a karşı sorumlu olduğumuz için değil, yasayla zorunlu kılındığı için değil, kimimiz dinimiz, kimimiz milletimiz, kimimiz kitabimiz, kimimiz ahlakımız sebebiyle vicdan sahibi olduk!. Birileri öyle istediği için değil, vicdan bunu tarif ettiği için hiçbir milletin diline, dinine, mezhebine karışmadık!. Mezarlarını çiğnemedik, ibadethanelerini yıkmadık ve kadınlarına tecavüz etmedik, bebeklerini  de boğazlamadık!.

Türk’ün Evladı! Bizim korumaya çalıştığımız sancak; Yemen’de, Çanakkale’de, Filistin’de, Kırım’da, Açe’de, Türkistan’da korunmak istenen sancaktı!. O, ne bir dinin, ne bir irkin, ne bir dilin, ne bir mezhebin sancağıdır!. İnsanlığın, tek başına insan olmanın temsilidir! Sömürgecilerin karşısında sakın  yere düşme!. Biz, Çanakkale’den sonra direnişi devam ettiren nesiliz!. Sen, direnişin değil, dirilişin nesli olacaksın!. Korumak için değil, düzen kurmak için çalışacaksın!. Sen varsan, biz var olacağız!  Sen ayaktaysan, biz yaşayacağız!.

Ama unutma! Sömürgeciler, seni tamamen Asya’ya sürmek için planlarını adım adım işletecekler!. Bir gün sıra sana da gelecek!. Seni yok etmek için bin yıldır hazırlananlar, bir gün bile durmadan çalışıyorlar!. Sen Türk’sün; Bir ırk, bir din, bir mezhep değilsin ve olamazsın! Sen var olmak zorundasın! Bu yüzden bir ve beraber olmak zorundasın!. Sömürgecilerin tezgahı ile saflara ayrışmamalısın! Türk’ün Evladı; Bizi, onların bize yaptıklarını ve sorumluluğunu sakın unutma!

Virüs ve Sonrasında ki Hesaplaşma -2-

Birleşmiş Milletler nezdinde 1948’de kurulan Dünya Sağlık Örgütüne, yeni tip korona virüs pandemi nedeni ile duyulan güven sarsılırken, örgüt tarihinin en zor döneminden geçiyor! Toplum sağlığı ile ilgili uluslararası çalışmalar yapan DSÖ, yaklaşık 7,7 milyarlık dünya nüfusunun sağlık alanında güvenebileceği tek uluslararası sağlık platformu konumunda bulunuyor!.

Peki, gerçekten de durum öyle midir?! Korona virüs, DSÖ’nün itibarının sarsılmasına ve pandemiden kaynaklı hesaplaşma veya fatura kesilecek diğer bir adres olarak mı  görünüyor?!  Ya da DSÖ’ nün arkasındaki  küresel yapılara?! Peki, durum nedir, kabaca incelemeye çalışalım!.

İkinci Dünya Savaş’ından bu yana insanlığın tanık olduğu en büyük sağlık krizine neden olan Korona Virüs pandemisi,  DSÖ’nü adeta hedef tahtası haline getirmiştir! Ya da DSÖ’nün arkasındaki küresel güçleri?! Ne diyorsunuz?!. DSÖ, yaptığı her açıklamasında, elimizdeki veriler korona virüsün kaynağının insanlar olduğunu! Bu virüs insanlar tarafından laboratuvarda yapılmadı ya da üzerinde oynanmadı, diyor!.

Tüm dünyayı saran pandemi korkusu, insan doğası gereği bir suçlu arayışını da beraberinde getirmiş ve gözler DSÖ ile virüsün ortaya çıktığı Çin’e çevrilmiştir!. DSÖ, Çin’in salgında ki rolünü gizlemek ve hatta teşvik etmek! Çin’in piyonu olmak, küresel acil durum ve pandemi ilan edilmesinde geç davranmak! Ülkelere defalarca, Çin ile sınırlarınızı kapatmayın, çağrısı yapmak sureti ile salgının küresel boyutta hızla yayılmasında büyük pay sahibi olmakla, suçlanıyor!

ABD Başkanı Donald Trump, DSÖ kendinden utanmalı!. Çünkü Çin’in halkla ilişkiler ajansı gibi çalışıyor!. İnsanlar korkunç hatalar özellikle de dünyada yüz binlerce kişinin ölümüne yol açacak hatalar yaparken, DSÖ’nün bir bahanesi olamaz, diyor!.

ABD Başkanı Trump ilaveten; Virüsün çıkış yeri ve bu konuda  önlemlerin alınması zaviyesinden görevlerini yerine getirmediği için Çin’in yanı sıra, DSÖ’nü de hedef alıyor ve ülkesinin örgüte sağladığı yıllık  500 milyon dolar fonları  da durdurma talimatı vermiştir!.

Bazı Bilim insanları, korona virüsünün bir önceki SARS virüsünden evrimleştiğini belirtiyor! Araştırmalar, korona virüsün genetik diziliminin insan yapımı olamayacağını!. Bilim dünyası, özellikle medyada ısrarla dile getirilen virüsün insan yapımı iddialarını komplo teorisi olarak bakıyor. Wuhan’daki Viroloji Enstitüsü de, virüsün laboratuardan  planlı olarak çıktığı iddiasını  da yalanlamış!.

Uluslararası pandemi uzmanları, 30 Ocak’ta Kovid-19 için küresel acil durum ilan edildiğinde, DSÖ’nün, Çin’e,  dış dünyaya sınırlarınızı kapatın çağrısı yapmış olması durumunda,  dünyanın küresel bir salgının pençesine düşmeyeceği görüşünü savunuyor!

Korona virüsün çıkış yeri olan Çin´in Wuhan kentindeki laboratuardan yayıldığı iddiaları, ABD medyasında geniş yer bulması, Nobel Tıp Ödüllü Fransız Doktor Luc Montagnier tarafından desteklenmesi ve ABD Başkanı Donald Trump´ın araştırmalarına mazhar olmasının ardından Dünya Sağlık Örgütü´nün gündemine geldi!.

Yeni tip korona virüsün Wuhan´daki laboratuvardan çıktığı iddialarıyla ilgili sorularla karşılaşan DSÖ Sözcüsü Fadela Chaib, eldeki bütün kanıtların Kovid-19´un geçen yılın sonlarında Çin´deki yarasalardan bulaştığı ve laboratuvarda üretilmediği ya da manipüle edilmediğine işaret ettiği ve virüsün hayvan kaynaklı olma ihtimali akla yatkın, diyor!.

ABD yönetiminin hedef tahtası haline gelen DSÖ Genel Direktörü Ghebreyesus,  ABD Başkanı Trump’ın ağır ve bitmeyen suçlamalarına karşı ise, itidalli ve temkinli bir dil kullanıyor. Ghebreyesus, Trump’ın iddialarına somut yanıt vermek yerine pandeminin politize edilmemesi gerektiğini!.. DSÖ’nün büyük bir dönüşüm gerçekleştirdiğini, DSÖ’nün sorumluluğu hayat kurtarmak ve gece gündüz hayat kurtarmak için çalışmaya devam edecektir! ABD Başkanı Donald Trump’ın, ülkesinin örgüte sağladığı fonları durdurma kararı ve kendisine yönelik, ABD’den yükselen istifa çağrılarına ilişkin de, istifa etmeyeceğini!. ABD’nin DSÖ için önemli bir ortak olduğunu ve  ABD Başkanı Trump’a kararını yeniden gözden geçirme ve DSÖ’nü de tekrar destekleme, çağrısında bulunmaktadır!. 

Hak, şerleri hayır eyler, Zannetme ki gayr eyler, Arif anı seyir eyler!.  Sen Hakka tevekkül kıl, Kalbini ona bend eyle!. Bir iş üstüne düşme, Olduysa inat etme, Haktandır o, ret etme, Haktandır bütün işler!.  Deme şu niçin şöyle, Bir nicedir ol öyle, Bak sonuna, sabır eyle!. Mevla görelim neyler, Neylerse, güzel eyler!..  Vallahi güzel etmiş, Billahi güzel etmiş, Tallahi güzel etmiş, Allah görelim netmiş, Netmişse güzel etmiş!..

Virüs ve Sonrasında ki Hesaplaşma -1-

Virüs sonrasındaki dünyada hayatın ve sistemin eskisi gibi olamayacağı yetkili ağızlar tarafından her daim  ifade edilmektedir!. Virüs sonrasında,  dünyada ve yerel ölçekte sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi değişimlerin olacağı da sürekli olarak vurgulanmaktadır!.

Peki, nasıl bir değişim olacaktır?! Ya da bu değişim veya dönüşüm kimlerin canını yakacaktır!. Ya da küresel  oyunda kim veya kimler  oyun dışına itilecektir!. Bu oyunda ki düşüş  veya tasfiye  prosesi nasıl işleyecektir?! Virüs bu sürecin neresindedir?!  Sancılı mı, sancısız mı olacaktır?! Hep birlikte göreceğiz!

Dünya genelinde, bugün için  tespit edilmiş toplam vaka sayısı 3 milyonu aşmış durumdadır!. Can kayıpları da 200 binin üzerindedir! ABD’nin ardından İtalya, İspanya, Avustralya, Hindistan, Rusya, İran ve Fransa ve daha ismini sayamadığım ülkelerin hedefinde, virüsün kaynağı olarak Çin vardır!  Ya da Hegel diyalektiğinde olduğu gibi ABD’nin karşısına yeni bir hegemonya güç olması için destekleyen, büyüten ve bugünlere getiren küresel güçler! Virüsün ülkelere olan ekonomik zararı ve etkilerine karşı  mezkur devlet yetkilileri ve diğer ülkelerden de yeni adımların  atılacağı ifade ediliyor!.

Virüsün insan kaynaklı bir üretim ve çıkış yeri olarak da Çin’de bir laboratuvar olduğu dünyadaki devlet başkanları ve yetkililer tarafından ifade edilmektedir! Dünyada ki  insani ölümlerin sebebi ve önlemlerin de geç alınmasına, dünya ekonomisinin de trilyonlarca dolar zarara uğramasına da kimlerin sebebiyet verdiğine, virüs sonrasında ki  yeni dönemde virüsün  faturasının da kim veya kimlere kesilmesine yönelik,  bazı devlet başkan ve yöneticileri  neler diyor,  kabaca incelemeye çalışalım!.

İngiliz dış politikasına yön veren düşünce kuruluşu Henry Jackson Derneği, Korona Virüsün dünya üzerindeki ekonomik etkisinden sorumluluğu olduğu yönünde rapor hazırlamış! Raporda, Çin hükumetinin uluslararası sağlık sorumluluklarını ihlal ettiğine dair deliller sunmuş! İngiltere, ABD ve Japonya dahil olmak üzere sadece G7 ulus grubuna 3,2 trilyon sterline mal olduğu belirtilen raporda, bu zararın Çin’den tazmin edilmesinin yolları anlatılmış! Eğer Çin Korona virüsten sorumlu tutulursa, Çin hükumetinin hastalığı erken ele alması ve Dünya Sağlık Örgütü’ne yeterli bilgi vermemesi, Pekin yönetiminin imzaladığı ve yasal olarak mecburi tuttuğu bir antlaşma olan Uluslararası Sağlık Tüzüklerinin (UST) Altıncı ve Yedinci Maddelerini ihlal ettiği, iddia edilmiş!

ABD yetkilileri, Çin’e korona virüs salgını nedeniyle 20 trilyon dolarlık bir dava açtığı   ifade edilmiş!. Davacılar, Virüsün,  Çin yetkilileri tarafından hazırlanan biyolojik bir silahın sonucu olduğunu iddia ederek, Çin’den  virüsten kaynaklı  tazminat talep edeceklermiş!.

İngiltere Dış İşleri Bakanı Dominic Raab, Çin’in korona virüsün nasıl ortaya çıktığına ve salgının çok daha önce durdurulma ihtimali olup olmadığına dair zor soruları yanıtlaması gerekecek!. Çin’le hesaplaşma ile ilgili, virüsün ortaya çıkması dahil, salgınla ilgili gelişmelerin sonradan gözden geçirilmesi ve bunda da bilimin yönlendirmesinin esas alınması gerektiğini! Mesele de tüm açılar dikkate alınmalı ve dengeli olmalıyız. Ancak hiç şüphe yok ki bu virüs ve krizden sonra işler eskisi gibi olmaz.  Virüsün nasıl ortaya çıktığı ve çok daha önce durdurulma ihtimali olup olmadığına dair zor sorular sormamız gerekecek!  İngiltere,  ortaklarıyla çalışacak  ve virüsün ortaya çıkışı ile ilgili soruların cevabı bilinmeden, hesaplaşma ile ilgili belirli bir karar alınmayacak, diyor!.

ABD Dış İşleri Bakanı Mike Pompeo;  Bu virüsün kaynağının Wuhan olduğunu biliyoruz!  Çin devletinin desteklediği Wuhan Viroloji Enstitüsü’nün hayvan pazarının birkaç kilometre yakınında bulunuyor! Çin hükumeti kendini temize çıkarmalı!. Virüsün nasıl ve nereden başladığını anlamak önemlidir!. Virüsün tam olarak nereden geldiğini detaylandıran Çin’deki yabani hayvan pazarları raporlarını gördük! Küresel ekonomi kapanmak zorunda kaldı!. Ekonomilerin kapanması trajik bir konu ve çok pahalıya mal olacak!. Hiçbir ülkenin bir daha böyle bir şeye yol açmayacağından emin olmalıyız, diyor!.

ABD Başkanı Donald Trump, her konuşmasına, görünmez bir düşman ile mücadele edildiğini ve  Çin virüsü diye başladığını,  küresel  salgın ve ekonomik daralmaya  yol açan korona virüsün Çin’in Wuhan kentindeki bir laboratuvardan çıktığı iddialarını da araştırdıklarını!. Amerikan istihbaratı ve ulusal güvenlik yetkilileri, virüsün gerçekten Wuhan’da ki bir hayvan pazarından mı, yoksa bir laboratuvardan mı üretildiği veya çıktığını incelediklerini de, ifade ediyor!. Ne diyelim!. Hadi bakalım; Kolay gelsin!. Bir acayip zor yarış!.  Ve, Pek hesaplı ince iş!..

Virüs ve Sonrasında; İnsan & Data Yönetimi -2-

Virüs günleri ve sonrasında,  dünya insanlığını bekleyen en büyük tehlike, sorun, olgu veya durum, bir önceki yazımızda, insanlığın data – veri üzerinden kontrol, denetim ve yönetimi için hacklenmesinden ibaret olduğunu ifade etmiştik!  İnsanın, Aklı ve Gönlünden geçen her şeyi bilmek, öğrenmek isteyen  ve  insanı tamamen kontrol  etmek için küresel sinsi ve kirli  planları arasındadır!.  Peki, bu nasıl olacaktır? İstemeden mi?! Zorla mı?! Virüs bu işin neresindedir?!

Virüs ve virüs sonrasında, dünya insanlığına takılması planlanan bir chip ile hacklenmesi, küresel güçlerin  hedefleri arasındadır!. Yani birileri, önceki yıllarda  konusu  Tanrının gözü vb. filmlerde  olduğu gibi dünya denen mavi kürede insan ve veri  üzerinden  tanrıcılık oynamayı hesap etmekte ve planlamaktadır!.  Hadi bakalım!. Kolay gelsin!. Halep orada ise, Arşın da burada!

Daha önce de vurguladığım gibi bulut teknolojisi ile  veri kontrol ve yönetim devri başlamıştır!.  Peki, data veya veriyi, kim veya kimler kontrol edecek veya yönetecektir?!  Ya da veri – data mülkiyeti gibi bir yasal mevzuatın hazırlanması gerekir mi?! Böyle bir çalışma olmaz ise insanlık adına  neler olacaktır?!  

Tarım toplumunda ki arazi mülkiyeti ve sanayi toplumundaki fabrika, patent, buluş ve makine mülkiyeti gibi ulusal devletlerde veri – data mülkiyeti ve yönetimi hakkında yasal bir hazırlık veya çalışma var mıdır?

Teknolojinin dünyayı küresel bir köy haline mi yoksa küresel köy dediğimiz şeyin temelinde yatan asıl niyetin, Kölesel Köy haline getirmek mi olduğunu,  düşünmek ve konuşmanın, hatta tartışmanın gelecek penceresinden daha doğru ve faydalı olacağı kanaatindeyim!.

Teknoloji, uzak mesafeleri yakınlaştırırken, beyin ve bilincimizin damarlarını da kısaltan ve işleyişini bozan ve yönetmeyi kestirme yoldan halleden, bir döneme evrilmesin?!. İfade etmeye çalıştığım gibi teknoloji esiri olurken farkında olmadan  dijital köleler haline gelmeyelim?! Olabilir mi?!   

Teknoloji ve onun patronları,  sözcüleri ve yaygınlaştırıcıları, insanlığı data  veçhesinden sömürmeye niyet ettiklerinden artık  kuşku yoktur!. Teknoloji üreten güç ve akıl, insanlığı, birer alışveriş ve ekran mahkumu, telefon ve bilgisayar tuşlarının kullanıcısı dijital kullanışlı kölelere dönüştürmeyi hedeflemektedir! Peki, başarabilirler mi?! Bilemiyorum!. Karar ve tercih tüm insanlığın!.

Adalet dağıtan, hakkaniyet ve hakikat temsilcisi, mazlum milletlerin hamisi aziz Türk Devleti ve asil Türk Milleti,  Kadim Türk Devlet ve Anadolu kodlarına dönüşü ile virüs sonrasındaki yeni dönemde, dünya insanlığı adına, yeni sistem ve düzen için karşıt bir insani ve ahlaki paradigması, hesabı ve planı vardır! Yoksa dahi mutlaka olmalıdır!. Çünkü dünya insanlığının ümidi ve kurtuluşu asil Türk Milletin omuzlarındadır!.

İnsanlığı modern teknolojik köleler haline getirmek isteyen ve yer kürenin de adeta tanrısı olmayı planlayan küresel güçlere matuf; Adam aldırmada geç git, diyemem, aldırırım. Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım, mısralarında olduğu gibi mavi küre yeryüzünde, Allah’ın halifesi ve eşrefi mahlukat insan ve insanlık adına,  Kadim Türk Devlet Aklı, zamanı gelince, gerekeni de gerektiği kadar yapmalı ve yapacaktır, diyorum!

Hud suresi 5. Ayetinde, Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; Dikkat edin! Görmüyor musunuz, onlar düşmanlıklarını gizlemek için göğüslerini çeviriyorlar. İyi bilin ki, onlar örtülerine bürünürken; neyi gizleyip ve neyi açığa vurduklarını Allah biliyor. Muhakkak ki Allah, gönülde gizlenenleri de bilir!.

Mülk suresi 13 ve 14. Ayetlerinde, Sonsuz Hikmet ve Kudret Sahibi Yüce Allah;  Sözünüzü ister gizleyin, isterse açığa vurun!. Unutmayın ki Allah; kalplerin içindekini bilmektedir. Yaratan bilmez olur mu? Allah, bütün inceliklerin farkındadır ve her şeyden haberdardır!  Bu ayetlerde;  Dünyada günah işleyenler, ya kendilerini görüp gözeten Allah’ın varlığına inanmıyor veya inanmakla birlikte dünyevi hırs ve menfaatleri, nefsani arzuları yüzünden gaflete dalıp sorumluluklarını unutuyor!. İnkarcı ve gafillere Allah’ın gizlisi ve açığı ile her şeyi kuşatan ilmi hatırlatılmakta, kendilerinden hayatlarını buna göre tanzim ve düzenlemeleri istenmektedir!.

Virüs ve Sonrasında; İnsan & Data Yönetimi -1-

Dünya ve insanlık, virüs ve  virüs sonrasında ki, sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi olarak  nasıl bir değişim ve dönüşüm ile karşı karşıya kalacağını tartışmaktadır!. Peki, dünyayı iletişim teknolojileri ile global bir köy haline getiren güç veya aklın, bundan sonraki planı veya hesabı nedir?! 

Teknolojiyi sadece tüketen ve kullanan,  teknoloji kölesi insanlık, insan denen asil varlık adına sorgulaması ve tartışılması  gereken  konu, durum ve mevzunun tam da  burası olduğunu düşünüyorum!.  

İnsan denen asil varlık; Yumuşak başlı ise, kim demiş ki uysal koyun olduğunu? Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boynu, dizelerinde olduğu gibi, kölelik eşrefi mahlukat  insana  hiç bir şekil ve şartta  yakışmayacaktır!. İnsan, yeryüzünde sadece Allah’ın halifesidir; Birilerinin de  kölesi olmayacaktır!.

İletişim kuramcısı,  McLuhan, 1960’lı yıllarda,  iletişim ve teknolojide ki  yenilik ve gelişmeler çerçevesinde, dünyanın Global Köy (The Global Village) haline geleceğini veya geldiğini vurgulamıştır!.

Dünya ve global bir köy!. Köyde, her insan,  diğer insan veya komşunun, ne yaptığından,  ne yediğinden ve hatta bazen ne düşündüğünden dahi haberdardır!. Aslında,  artıları var gibi görünse de, toplum düzeni, barışı  ve huzur zaviyesinden çok  sağlıklı bir durum değildir!.

1960’lı yıllarda ön plana çıkan bu kavram, kitle iletişim araçlarının kullanımı ve dünyayı küresel bir köye dönüştüreceğini açıklamak üzere üretilmiştir!. McLuhan’a göre iletişim ve teknolojideki gelişme ve yenilikler, elektronik medya ile birlikte sözel gelenek yeniden oluşacak veya oluşmaktadır, diyor!

Sözel gelenek ifadesi ile, Köylerde, her şeyin  özellikle de bir toplumun gelenek ve görenek, tarihi ve kültürü,  genç kuşaklara sözel  bir şekilde  aktarılmasıdır!. İnternet çağında ve sosyal ağların gelişimi ile beraber, kişinin  birçok yerde birden var olabilme algısı gelişmektedir!.  Bir konunun veya haberin Re-tweet mantığında tüm Dünyayı dolaşmasını kapsayan bir teori  olarak üretilmiştir!. Aynı köydeki sözel kültür geleneğinde  olduğu gibi!.

Global Köy kavramı, internet ve web akışı ile yeniden ruh bulmuştur!. Özellikle Dünyada ki  her olay veya haber, insanlar tarafından anında öğrendiği ve  büyük bir köy haline dönüşmesi stratejisini desteklemektedir!. Paylaşım yapılan haberler, Forward edilen mailler ve web sitesi linkleri, interaktif bloglar  gibi!.   

Peki, Global bir köy haline gelen dünyayı ve insanlığı, kim veya kimler  yönetecektir?! İnsanlık adına, bundan sonra aklımıza takılan veya sorulması gereken,  cevaplarını  aramak ve bulmak zorunda olduğumuz çok önemli konuların da bunlar olması gerektiğini düşünüyorum!.

İletişim ve bulut teknolojisinin  gelişmesi ile dünyada geçerli ve  değerli şey artık data ve veri olmuştur!. Data ve verinin üretilmesi, yönetilmesi ve kontrol edilmesi, toplum ve insanlık adına alınacak kararlar sürecine girmiş bulunuyoruz!.

Daha önceden, tarım toplumunda,  arazi ve tarlası çok fazla olan daha değerli ve zengin, hatta  toplum tarafından sözü dinlenir  ve  toplumda da itibarlı bir durumda bulunuyordu!.

Sanayi devrimi ve toplumu ile birlikte ise makineler  ve bu makinelerin bulunduğu devasa fabrikalar değerli   olmuştur!. Bu toplumda, tabii ki  sanayicinin sözü dinlenir, itibarlı ve sözleri geçerlidir!.   

Bugün ise data ve veriyi elinde bulunduran veya yöneten kişi veya güç, dünyanın ve insanlığın  da hakimi, yöneteni, kontrol edeni  ve hegemonya gücü haline gelecektir!. Virüs ve virüs sonrası dönemde insanlığı bekleyen en büyük tehlike de burası gibi görünüyor!.  Ne diyorsunuz?!.

Medyada ki Yalan & Yanlı Haber -2-

Kitle iletişim araçları toplumun ufkunu açtığından söz edilir!  Kitle İletişim araçları sayesinde modern toplum insanı, sadece oturduğu mahalle, şehir ve hatta yaşadığı ülke sınırları ile kısıtlı değildir! İnsanlar dünyada neler olup bittiğine artık anında erişebilmektedir!.

Kitle iletişim araçlarının önemli işlevlerinden biri kamuoyunu  bilgilendirmek, yönlendirmek, maniple etmek  ve  kamuoyunda belli bir kanaat oluşturmaktır!. 

Elbette ki, iletişime ve özellikle de kitle iletişime muhatap olan bireyin uyanık ve çok dikkatli olması gerekir!. Aksi halde, farkında olmadan,  devleti ve milletine karşı isyan ve hata durumuna düşebilir! Hatta, kitle iletişim araçlarının yönlendirmesi ve maniplesi ile,  devleti ve milletine karşı bilmeden, bilinçsiz bir şekilde,   ihanet ve hainlik konumuna gelebilir!.

Bilinçli olarak yapılan  ihanet ve hainlikleri  zaten burada dikkate almıyoruz!.  Devlet bu konuda  gerekenleri de yapıyordur!. Devlet olmanın gereği de zaten budur! Aksi  halde devletin bekası ve milletin birliği de sıkıntıya girecektir!.

Kamuoyu,  iletişim ve kitle iletişim araçları vasıtası ile tüm gelişmeleri izler, hükümet ve devlet politikaları ve ülkenin karşı karşıya olduğu iç ve dış sorunlar hakkında bilgi sahibi olduğunu ifade etmiştik!  Ancak haberlere erişim imkânı tabii ki tek başına yeterli değildir!

Bir haber oluşurken, bazılarının ön plana çıkarılması veya  bazılarının gözlerden kaçırılması, bazı  bilgilerin saklanması veya görmezden gelinmesi, haberin kurgulanması, haberin edit ve redakte edilirken bunları yapan kişilerin,  politik, sosyal, siyasi, demografik, ekonomik ve kültürel ilgileri eşik bekçiliği faaliyetleri arasında sayılır!.

Bir haberin ayrıntılara boğularak esas konunun üzerinin örtülmesi ya da belli olayların haber konusu dahi yapılmaması eşik bekçileri ve eşik bekçiliği kavramlarını bizlere hatırlatır!

Eşik bekçileri; Editör, yazı işleri personeli ve yayıncılar, haberin yazım ve sunumu ile ilgili yaptıkları seçimlerle kamuoyunda gerçekliğin şekillenmesi ve kamuoyu oluşmasında çok önemli bir etkiye sahiptir! Eşik bekçileri,  medya tüketicisi kamuoyunu istenilen veya istedikleri yönde harekete geçirmek veya yönlendirmek için kimi zaman aşırı uç yöntemlere başvurduğuna şahit oluruz! 

Eşik bekçiliği kavramı, temel olarak kitle iletişim aracının   ekonomi politiği ve  haberi yayan basın yayın organının bu doğrultuda belirlenmiş genel yayın politikasına dayandığı iddia edilse de, sürece etki eden çok başka dinamiklerden bahsetmek mümkündür!.

Haber medyasında içerik üreten insanların kişilik özellikleri, haberin oluşturulmasında önemli bir süzgeç işlevi görmektedir!. Medya çalışanlarının kültürü ve yetiştikleri coğrafya, ait oldukları din, mezhep ve etnik köken, aldıkları eğitim ve cinsiyetleri, mesleki tecrübe ve kişisel yetenekleri,  olayların siyak ve sibakını idrak dereceleri, mensubiyet ve meşrep gibi öznellikler haberin toplanmasından, haberin dokusu ve haberin kamuoyuna sunumuna kadar etki etmektedir!

Hucurat suresi 6. Ayetinde, Sonsuz Kudret ve Hikmet Sahibi Yüce Allah; Ey iman etmiş olan kullarım!. Eğer size bir fasık, bir haber ile gelirse hemen onu araştırınız. Belki, bilmeksizin bir kavme saldırırsanız, sonra yaptığınızdan dolayı pişman olursunuz, buyurmaktadır!.

Bu ayette,  Müslümanlara hem büyük  bir siyaset, hem  iletişim ve hem de kitle iletişim ve medya okur yazarlığı  dersi veriliyor!. Ey iman etmiş ve İslam nimetine kavuşmuş zatlar!  Eğer size bir fasık,  din hududundan çıkmış ve gayri meşru şeyleri işlemeye cüret etmiş, toplumun sosyal düzeni ve huzurunu bozmaya çalışan, yalan sözlü ve yanlı bir şahıs; bir hadisenin vuku bulduğu veya bulacağına dair bir haber getirir veya verirse, hemen onu araştırınız! Doğru olup olmadığının ortaya çıkmasını temine çalışınız! Haber ve özellikle de doğru haberler; sosyal, siyasi ve hukuki hayatın düzenli yürümesi,  adalet ve hakkaniyetin tesisi, haksızlık ve huzursuzluğun da önüne geçilmesi bakımından çok önemlidir!

ÖLÜM Asude Bahar Ülkesidir bir RİNDE!…

  Rindlerin Akşamı

  Dönülmez akşamın ufkundayız. Vakit çok geç;

  Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!

  Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,

  Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.

  Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan

  Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan

  Geçince başlayacak bitmeyen sükûnlu gece.

  Guruba karşı bu son bahçelerde, keyfince,

  Ya şevk içinde harab ol, ya aşk içinde gönül!

  Ya lale açmalıdır göğsümüzde yahud gül.

  Rindlerin Ölümü

  Hafız’ın kabri olan bahçede bir gül varmış;

  Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle.

  Gece; bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış,

  Eski Şiraz’ı hayal ettiren ahengiyle.

  Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde;

  Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter.

  Ve serin serviler altında kalan kabrinde

  Her seher bir gül açar; her gece bir bülbül öter.

Yahya Kemal Beyatlı RİND şiirinde; Fani bir varlık olan insan için, ölümlü bir varlık olmak, ölüme de her an hazır ve yakın olmaktır! Geleneksel kültürümüzde çok sık kullanılan ve karşılaşılan fakat bugün pek çok kişi tarafından bilinmeyen, rind, zahid ve takva ehli insanlar vardır!.  Rind tipi insanlar, zamanla olgunlaşacağı, yaşadıkça  çevresindeki olaylar ve insanlara karşı daha  hoş görülü,  elinden ve dilinden diğer insanlara zarar gelmeyen, sabırlı ve her şeye  kızmayan ve parlamayan birey demektir!.   Rindler gönül zengini ve gönül ehli insanlardır! Para  pul, makam mevki, güç ve iktidarı, yani dünyalık ve geçici şeyleri  birinci sıraya almazlar!. Mademki fani dünyada yaşıyoruz, zaten hayat kısa, dünya  ve hayat  meşgalesi insanları hırpalıyor; öyle ise işleri zorlaştırmayalım ve aksine diğer insanların  hayatını kolaylaştıralım, diyen insanlardır!.

Dönülmez akşamın ufkundayız. Vakit çok geç!  Şimdi akıl iyice olgunlaşmıştır fakat yeni bir iş kurmak, bir başka şehre yerleşmek için,  eğlenmek ve  hatta âşık olmak için vakit çok geçtir!.

Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç! Fasıl; bölüm, dönem gibi anlamlar taşır!. Hayat, türlü ümit ve maceralar içinde yaşanmaktadır! Hayat dediğimiz kısacık ömrü kabaca değerlendirme yaptığımızda, Vah – Tüh ve İyi ki – Keşke, dediğimiz şeyler vardır! Fakat artık yapacak fazla bir şey  kalmamıştır!. Yolun sonu görünmektedir!

Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile, Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle!  İnsan aklı ve gönlü ile hayatın  bitmesini kabullenemez!. Tüm kutsal kitaplar, iman ehli  ve rindler için ölümün bir son olmadığı konusunda  uyarı ve ikazlarda bulunur!. Fakat aciz bir varlık olan insan için ölümü kabullenmek elbette ki  çok zordur!. Zor olan her şey güzel olduğuna göre!. Her zahmet ile bir rahmet aramak gerektiğine göre! Peki; Ölüm güzel olmasa idi HABİB ölür müydü?!

Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan, Geçince başlayacak bitmeyen sükûnlu gece!   Şair, rindane bir yaklaşımla ölümü gözle görünür kılıyor ve somutlaştırıyor!  Ona göre, gökyüzünde geniş kanatları olan büyük bir kapı vardır!. Bu kapının arkasında artık güneş görünmemekte ve doğmamaktadır! Orası karanlıktır ve orada zaman kavramı işlemez! O kapıdan geçildiğinde bitmeyen sükûnlu bir gece başlayacaktır! Boşluk, huzur, sessizlik ve zaman kavramı olmayan derin bir uyku başlayacaktır!

Guruba karşı bu son bahçelerde, keyfince, Ya şevk içinde harab ol, ya aşk içinde gönül! Gün batarken hayatta olmanın ve yaşamanın değerini bil! Coşkuyla bir işe sarılmış olarak, gönlünde gerçek bir aşkla ve doyumlu yaşayarak geçir günlerini, bu bedene iyi bak, bir gemi gibi huzurla süzül o son kıyıya!

Ya lale açmalıdır göğsümüzde yahut gül!   Çevresi tarafından sevilen,  kendisi ile barışık, mutlu yaşayıp ölen birey ve kulun  mezarında kendiliğinden, gül ve lalelerin, açacağına; çevresi tarafından sevilmeyen, kendisi ile her daim kavgalı,  dengini bulamayan, ya da kırıklıklar ve mutsuzluklar içinde  yaşayıp ölen kimselerin mezarlarında, bağırlarında ise dikenler bittiğine inanılır!.  Öyle bir hayat yaşamalıyız ki, mezarımızda her bahar güller ve laleler kendiliğinden bitiversin!