Devlet Adamı Kimdir?

Şeyh Edebali; Altı Yüz yıl, İnsanı Yaşat ki, Devlet Yaşasın, ilkeleri çerçevesinde ki; Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Beye, nasihatlerinde şöyle ifade buyurmaktadır!

Ey Oğul!   Şunu da unutma! İNSANI YAŞAT ki; DEVLET YAŞASIN!  Zümrüt-ü Anka’nı iyi seç ki, Kaf Dağı sana yakın olsun! Peki, Zümrüd-ü Anka ve Kaf Dağı, neresidir?

Siyaset meydanlarda yapılır! Siyaset adamı ve özelliklede siyasi parti başkanı,  karizmatik ve liderlik özellikleri olmalıdır! Siyaset adamı, seçimi kazandıktan sonra siyasetçi kimliğini bir kenara bırakmalı ve artık devlet adamı olmalıdır!

Devlet dediğimiz kurumda, birlik ve beraberlik adına,  süreklilik esastır! Devletin bekası adına, değişmez kurallar bütünü vardır! Her siyasi parti veya siyasetçiye göre, devletin değişmez ve değiştirilemez politika ve kurallarında, esneklik olamaz!

Siyasetçi, devletin bekası ve milletin birliği adına, belirli politika ve kurallara uymak zorundadır! Uymadığı durumlarda, neler olduğunu tarihin tozlu raflarından okuyabiliriz!

Devlet ve millete hizmet etmesi için göreve başlayan; amir, müdür ve daha sayamadığımız devletin tüm memurları;  onun, bunun, şunun adamı veya şu siyasetçinin yakını ve kontrolünde gibi ifadelere şahit olmaktayız! Neden acaba?

Devletin amiri veya müdürü, savcısı ve hâkimi,  neden birisi veya birilerinin yakını veya adamı olmak zorundadır? Yoksa bu kişilerin maaşını ifade edildiği gibi adamı oldukları beyler mi ödemektedir?

Devletin memuru, kimsenin adamı olmak zorunda değildir! Devletin amiri de memuru da devlet ve millet için çalışmak ve hizmet etmek zorundadır! Devletin memuru, kişi ya da belirli zümrelere hizmet etmesi için atanmamıştır! Devletin amiri de memuru da; Milletin ödediği vergiler ile maaşını aldığını unutmamalıdır!

Son dönemde, medyaya yansıyan haber ve olgular çerçevesinde, devlet kademesi ve bürokraside en büyük eksiklik; DEVLET ADAMI kıtlığı olduğu ayan beyan görülmektedir!

Kaht-ı rical; ehliyet ve liyakat sahibi,  yetişmiş ve eğitimli insan kıtlığı, demektir! Ancak deyimin birebir Türkçe karşılığı böyle olsa da, devlet yönetiminde; ehliyet ve liyakat isteyen alanlarda; kültür, bilgi ve birikimiyle yetişmiş, kalifiye insanın bulunamaması, durumunu anlatır!

Peki, DEVLET ADAMI veya KAHT-I RİCAL kimdir, neleri yapar ve neleri de yapmamalıdır? Devlet Adamını, neredeyse mumla arar olduk!

Devlet Adamı; siyasetten geldiği gömleğini çıkaran, devlet gömleğini giyen ve onun kurallarına uyandır!

Devlet Adamı; görevine başlarken ettiği yemine sadık kalandır!

Devlet Adamı; yasalara ve yargıya saygılı olandır!

Devlet Adamı; devlet ve milleti yaşatmak için vardır!

Devlet Adamı; devletten beslenen, semiren ve yaşayan değildir!

Devlet Adamı; bir zümre veya gruba değil, sadece vatandaşa hizmet eder!

Devlet Adamı; siyasi yandaş ve nepotizme hizmet etmez!

Devlet Adamı; devletin memurunu sadece ehliyet ve liyakate göre atar, yandaş ve sadakate göre değil!

Devlet Adamı; hak ve adalete dayanır,  devletin tüm kanun ve kurallarına biat eder!

Devlet Adamı; adaletin olmadığı yerde zulmün olacağını ve zulüm ile de abad olunmayacağını bilmelidir!

Devlet Adamı; ilim, bilim, evrensel değerler ve devletin kuralları ile konuşur!

Devlet Adamı; vicdana hitap eder, cüzdan ve dünyalık kişisel çıkarlar ile iştigal etmez!

Devlet Adamı; kendini,  devlet ve milletin hizmetine adar!

Devlet Adamı; yaptığı işlerden kaynaklı,  vatandaştan itaat ve minnet beklemez!

Türk Devleti Olmadan, bir DÜZEN, Kurulamaz!

Küresel ve emperyalist güçler, çıkarları çerçevesinde, yüz yıl önce cetvelle çizdikleri sınırlar ve kurdukları düzen çatırdamaktadır!

Mekânın sahibi olmadan, bu bölgelerde, yeni bir DÜZEN ve SİSTEM asla kurulamaz!

Balkanlar, Kafkasya, Orta Doğu, Afrika ve Asya bölgelerinin abisi, hamisi ve sahibi de Türk Devleti ve Türk Milletidir! Her ne kadar ifade etmekte çekinseler de!

Birinci ve İkinci dünya savaşlarının çıkması için her yolu deneyen ve bu savaşlardaki taraflara, hem borç para veren ve hem de silah satın almalarını sağlayan küresel finans güçleri,  servetlerine servet eklemiştir!

Kurdukları düzende, her türlü kazanıyorlar! Yıkıyor kazanıyorlar! Yıktıktan sonra inşa ederken bir kez daha kazanç elde ediyorlar!

Sistem kandan besleniyor! Başkaca bildikleri bir şey yok! Medeniyet olarak ifade buyurdukları düzen budur!

Demokrasi ve özgürlük getirmek istedikleri ülkelerin haline bakmak kâfi olacaktır!

11 Eylül 2001 tarihinden itibaren Dünya ve özellikle de bölgemiz üzerinden yeni bir dizayn ve sistem kurulması yönünde çalışmalar yürütülmektedir!  Artık eski düzen yürütülemiyor!

Akabinde ki Arap Baharı da işin sosu ya da tuzu biberi olmuştur! Yenidünya düzeni ve sistematiği, Suriye’de tıkanmış ve kör düğüme dönüşmüştür!

Arap Baharı, Orta- Doğu Baharı ve Türk Baharı ile ülke ve bölgeleri,  ulusal çıkarlarına matuf,  dizayn etmeye çalışanlar,  kendi BAHARLARI ya da KIŞLARI ile baş başa kaldılar!

Eskiler ne güzel ifade buyurmuş! Men, dakka dukka! NE EKERSEN ONU BİÇERSİN! İki yüz yıldır; SÖMÜRÜ – YIKIM – KAN ve GÖZYAŞI ekenler, aynı KAN ve GÖZYAŞINDA BOĞULMAYA mahkûm olacaktır! Dünyanın düzeni böyle!

Türk Devlet Aklı denetiminde, milli ve bağımsız politikalar sergileyen Türkiye Cumhuriyeti Devletine, gözdağı vermek ve önceden olduğu gibi söz dinler, bir konuma gelmesini için bölgemizde kurdukları, vekâlet ordularını da hatırlatmak isterim!

Watson Enstitüsü ile Brown Üniversitesi’nin ortak çalışmasına göre, Amerika Birleşik Devletleri 11 Eylül 2001 yılından bu yana; bölgemizdeki ulusal çıkarları uğruna, kurmuş oldukları vekâlet ve vesayet ordularına harcadıkları parayı resmi yoldan ifşa ediyor!

İkinci Dünya savaşının galip tarafı ve yarım yüz yıl dünyamızı yöneten güçler; Türk Devleti olmadan;  Orta Doğu, Asya, Afrika ve Avrasya’da bir adım atamayacaklarını geç de olsa idrak ettiler!

Yenidünya düzeni ve uluslararası sistem, çoklu denge paradigmasına doğru ilerlemektedir! Yeni çoklu dengenin de sıklet ve merkez ülkesi, Türk Devletidir!

Yirmi dört milyon kilometre karelik gönül coğrafyasına hâkim Türk Devleti ve Türk Devlet Aklı olmadan hareket edemezler!

Sadece milyonlarca insanın ölümüne, ülkelerin tarumar edilmesine ve KAN – GÖZYAŞI – YIKIM ve SÖMÜRÜ ile elde ettikleri,  bol rakamları harcamak zorunda kalırlar!

Yüz yıl önce, İNŞA ettikleri SİSTEM ve DÜZEN, TÜRKLER ve TÜRLERİN nüfuz alanı bölgeler, parçalanmak sureti ile kurulmuştur!

Hem Dünya insanlık tarihinden TÜRKLERİ çıkarırsanız, TARİH diye bir şey kalmaz diyecekler!

Hem de TÜRKLER olmadan, yeni bir DÜZEN inşa etmeye çalışacaklar, öyle mi?

TÜRK, Dünyanın asli unsurudur! Dünya kara parçası üzerinde, TÜRKÜN olmadığı ve hüküm sürmediği bir kara parçasını gösteremezler!

Türk, bir ırk yaklaşımı asla değildir! Türk; Adalet dağıtan, Hakikat temsilcisi ve Mazlum milletlerin de hamisi demektir! Türk, insanlık adına, ihya ve dirilişin öncüsü ve temsilcisidir!

Konya NECMETTİN ERBAKAN Üniversitesi REKTÖR Adayları!

Şehrimizde;  iki DEVLET Üniversitesinde, Eylül ve Ekim aylarında, ataması yapılacak yeni Rektörlük seçimine matuf;  derinden bir kulis, rekabet ve yarış bulunmaktadır! Öncelikle ve özellikle, medeni cesaret gösterip aday olacak akademisyenleri tebrik eder, başarılar dilerim!

Konya Teknik Üniversitesi, rektörlük seçimi ve adaylar ile ilgili bir sonraki yazının konusu olmak üzere, Konya Necmettin Erbakan Üniversitesine, akademik camia ve siyasi çevrelerde, rektör adaylığı konusunda ki kulis bilgileri ve duyumları, kamuoyu ile paylaşmak isterim!

  • Konya Necmettin Erbakan Üniversitesinde, halen aktif rektörlük makamında bulunan, Cem Zorlu hoca kesin aday! Cem Hoca, siyasetten gelmenin vermiş olduğu tecrübe ile hem siyasi camia ve hem de Cumhurbaşkanlığı makamında ki, Ereğlili hemşerileri ve akrabalık ilişkileri maharetiyle, kulis çalışmalarını seri bir şekilde yürütmektedir!
  • Önceki yönetimde, rektör yardımcılığı görevinde bulunan ve halen Konya Sivil Toplum Platformu başkanlığını da deruhte eden, Önder Kutlu hocanın adı, yerel siyaset ve akademik camiada ki kulislerde konuşulmaktadır!
  • Yine önceki yönetimde, Genel sekreterlik ve dekanlık görevlerinde bulunan, halen aktif olarak rektör yardımcısı,  Konyalı Zekeriya Mızırak hocanın da ismi kulislerde geçmektedir!
  • Meram Tıp Fakültesi Dekanı Metin Doğan hoca da derinden kulis çalışmalarını yürütmektedir! Önder Kutlu ve Metin Doğan hocanın AK Örenli olduklarını da bir kenara not edelim!
  • Selçuk Üniversitesinde bir önceki yönetimde rektör yardımcısı olarak görev yapan ve halen Necmettin Erbakan Üniversitesi Göz polikliniğinde ki; Konyalı Mehmet Okka hocanın ismi de kulislerde konuşulmaktadır!
  • Önceki yönetimde Meram Tıp Fakültesi hastanesinde başarılı bir Başhekimlik dönemi ve halen Sağlık Bakanlığı, Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlük görevini aktif olarak yürütmekte olan, Karamanlı Ahmet Tekin hocanın ismi,  güçlü adaylar arasında, kulislerde konuşulmaktadır!
  • Konya İl Sağlık Müdürü Mehmet Koç, aile çevresi ve siyasi kulislerde konuşulmaktadır! İkinci dönem İl Sağlık Müdürü olarak, atanmaması için yerelde ki bazı siyasi aktörler çok uğraşmasına rağmen, ataması gerçekleşmiştir!  Mehmet Koç müdürün abisi HALİL KOÇ; HSK ( Hâkim ve Savcılar Kurulu )  Birinci Daire Başkanı, olduğunu hatırlatmak isterim!

Üniversitede bulunan akademik çevre ve tüm çalışanların kuruma bağlılığı, aidiyeti ve kurumun da başarısı çerçevesinden, akademik camiada neler konuşulmaktadır!

Üniversite;  aklı,  fikri ve vicdanı hür bireyler ve araştırma – geliştirme,  bilim ve teknolojinin filizlendiği ve geliştiği kurumlardır! 

Şimdi, bir üniversite düşünelim ve akademisyenlerin büyük bir kısmı; REKTÖR ve REKTÖR YARDIMCILARI,  GENEL SEKRETER ve Üniversite YÖNETİM KADROSU ile hem kendi ve hem de fakültedeki sorunlarını görüşebilmek ve başkaca konuları da istişare edebilmek için RANDEVU sırasında AYLARCA beklesinler! 

Bir Üniversiteyi yönetmeköyle süslü laflar ve içi dolmamış SLOGANLAR ile olmaz! Öncelikle, kuruma alınan personelde; onun – bunun yakını değil,  EHLİYET ve LİYAKAT aranmalı, kurum içerisinde tüm personele; ADALET terazisi işletilmelidir!

Akabinde AÇIK – ŞEFFAF İLETİŞİM ve sonra da HESAP VEREBİLİRLİK olmalıdır! Aksi halde Üniversite ve Kampus içerisinde, Kurumsal Aidiyet, Kurumsal Barış ve Kurumsal Huzuru sağlayamazsınız!

Bir Üniversite düşünelim; akademik camiada, isminin başında koca koca unvan bulunan kişiler, üniversitesi ve fakültesine, AİDİYET ve BAĞLILIK hissetmesin! Akademik camiada bunun tek müsebbibi olarak da ÜNİVERSİTE YÖNETİMİNİ işaret etinler!  Peki, neden?

Bir Üniversite düşünelim; üniversite üst yönetimi ve dekanlık veya diğer bölüm başkanlıkları arasında, kişisel siyasi ve başkaca, GÜÇ ve İKTİDAR bağlantılarından kaynaklı,  İLETİŞİM SORUNLARI – İLETİŞİM KAZALARI ve İLETİŞİM KRİZLERİ,  akademik camiada konuşulsun!

Bir üniversite düşünelim; Üniversite Yönetimi hakkında, ŞÜYUU, VUKUUNDAN BETER İŞLER ve DEDİKODULAR; AYYUKA ÇIKMIŞ OLSUN! ESKİLERİN ifadesi ile ATEŞ OLMAYAN YERDEN DUMAN ÇIKMAZ! Açık ve şeffaf iletişim başka bir şey, dedikodu ise başkaca bir şeydir! Doğa boşluğu kabul etmeyeceğine göre!

Açık ve şeffaf iletişim ve hesap verebilirliğin olmadığı, kurum ve durumlarda, DEDİKODU; hem kuruma ve hem de duruma HÂKİM olacaktır! Peki, bu KRİZİ nasıl yönetebileceksiniz? Ya da yok mu sayacaksınız?! Yoksa Görmedim, Duymadım ve İşitmedim şeklinde; ÜÇ MAYMUNU mu oynayacaksınız? Peki, nereye ve ne zamana kadar?

Şirket ve Kurumlarda; SONUÇ ve BAŞARIYI getiren şey; Sistem ve Süreçler değil, Bilgisayar ve Makineler değil, şirket ve kurumlarda ki; İNSANLAR ve Onların DAVRANIŞLARIDIR!