Beklenilmeyeni Beklemeli; Yeni bir DÖNEM — 3 —

İster bir yönetici, ister bir sanatçı ve isterse öğrenci olsun; sorunların çözümü için Farklı Yaklaşımlar Geliştirmek ve Bakış Açısını Değiştirmek gerekir.

Düşünce şekli, mantığı ve alışkanlıkları, ters çevirmeli! Peki, Beklenenin tam tersini yapmak ne gibi sonuçlara yol açabilir.

Olay ve olgulara, başka bir açıdan ve özellikle de, alışkanlıkları değiştirmek suretiyle bakabilmeyi öğrenmek gerekir.

Dar siyasi kalıplardan ya da siyasi çıkarlar çerçevesinden kurtulmak gerekir.

Hayatta her şey olabilir! Olmaz denilen şeylere hazır olmak gerekir! Hayat durağan değildir! Atom parçalanır ve algılar da parçalanır ve değişebilir.

Hayata, dünyaya, olay ve olgulara, farklı yaklaşımlar geliştirmek, bakış açısı ve alışkanlıkları değiştirmek suretiyle, neler neler elde edilebilir?

Hayatın statik olmadığı ve her an her şey olabileceği! Değişim ve Dönüşüm! Değişim, Dönüşüm ve Yeni bir Dönem!

Olmaz ve olamaz denilen şeylerin hayatta olduğunu! Her şey; zıtlar ile birlikte, bir denge ve anlam ifade eder.

  • Hayatın statik olduğu bakış açısı ve düşünce şekli, yaratılışa aykırı! Her şey; hem zıtlar ve hem de değişim üzerine bina edilmiştir.

Peki, çevremizde ki, tüm olay ve olgulara; Farklı yaklaşımlar geliştirmeye, Bakış Açımızı ve Alışkanlıklarımızı değiştirmeye hazır mıyız?

Peki, yeni bir yol ve yeni bir gerçeğe erişebilmek adına; farklı yaklaşımlar geliştirmeye, alışkanlıklar ve bakış açısını değiştirmeye ihtiyaç var mıdır?

İnsanoğlu yıllardır yaşamakta ve yapmakta olduğu şeyleri bir anda terk edemiyor. Yani İnsan için yeni bilgiyi ve yeni olguyu kabul etmek çok zor bir durumdur.

Yeni gelen bilgi, eskilerin yani güç ve iktidar sahiplerinin itibar ve saygınlıklarını, sarsmakta ve yok olması demektir.

İnsan ve nefis için itibar ve saygınlık çok önemlidir! İtiraz yeni gelen bilgiye değildir! İtiraz ve reddetmek; itibar, saygınlık, konum ve güçlerinin yok olmasına karşıdır!

  • Peki, Beklenilmeyi beklerken, Yeni dönemde, kim ya da kimlerin makam – mevki – iktidar ve güç konumları sallanmaktadır?

Değişimine direnen yapılar; menfaat ve çıkarları, güç ve iktidarları uğruna, bir millet ve toplumun geleceğini tehlikeye atmakta hiçbir kaygı taşımaz.

  • Yeni dönem; Kurucu İrade ve Kuvay-i Milliye Ruhu devlet kodlarının sisteme hâkim olduğu ve RESTORASYON süreci akabinde; yeniden diriliş ve şahlanışın başlangıcı olacaktır.
  • YENİ bir DÖNEMİN eşiğindeyiz! Kurucu İrade ve Kuvay-i Milliye Ruhu temsilcileri, tüm devlet bürokrasisinin de; ehliyet – liyakat – adalet üzerine bina edileceği RESTORASYON süreci akabinde, yeniden bir kalkınma ve şahlanış başlamak üzeredir.
  • Kuvay-i Milliye Ruhu; ihtiyaç olunduğunda, bütün ülke olarak, tek bir yumruk olabileceğimiz ve düşmanın kafasına bu yumruğu indirebileceğimizin; her bir ferdin; vatanın bekası için elinden gelen her hizmeti verebileceğinin genlerimize işlenmiş halidir.

Yeni dönemi kabullenemeyen ehliyetsiz – liyakatsiz ve kifayetsiz muhterisler; devlet yönetim sisteminden tamamen tasfiye edilecektir.

Direnmeleri boşunadır! Direnmeleri sadece inkârlarını artıracak ve devletin CELAL yüzü ile karşı karşıya kalacaklar! Yapmış oldukları tüm ihanetlerinin hesabı da tek tek sorulacaktır.

Yeni döneme matuf tüm olay ve gelişmelerin PERDE ARKASINDA ki Kadim Türk Devlet Aklının KURGU ve PLANI okumayan, anlamayan, yorumlamayan ve göremeyenler; MAGAZİN boyutu ile gününü gün eder.

Neymiş Efendim! Sözün tamamı ve lafın fazlası, ahmak ya da aptala söylenirmiş.

Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi REKTÖR Adayları!

Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cem Zorlu’nun ikinci dönem görev süresi 2026 yılı EKİM – Kasım aylarında doluyor.

  • Devletin makamları; magazinsel ve sansasyonel olaylar, tele-vole işler ve ehliyetsiz – liyakatsiz – kifayetsiz muhteris tiplere istihdam sağlama yerleri, değildir!
  • Devletin makamları; birilerine RANT ve İHALE sağlama, KAMU kaynaklarından ZENGİN etmek ve PARA aktarma yerleri, değildir!
  • Devletin makamları; kimseye babasından MİRAS kalmadığı gibi kimse de bu makamlarda asla BAKİ değildir!
  • Devletin makamları; GANİMET kafası ile asla yönetilemez!
  • Devletin makamları; hem kendisi ve hem de akraba-ü taallukatını yasalara aykırı bir şekilde ZENGİNLEŞTİRME yerleri asla değildir!
  • Devletin makamları; görev süresi boyunca, yasalar ve yönetmelikler çerçevesinde, hayırlı işlere imza atmak ve GÖK KUBBEDE HOŞ bir SEDA bırakabilmek yerleri olmalı!

Cem Hoca, görev süresi dolmadan başka bir kuruma geçebilmek için her yolu denemektedir.

Cem Hoca, bir kaç KURUM BAŞKANLIĞINA da geçebilmek için de her yolu denemiştir!

Cem Hoca’ya, Balkanlar da, bir ülkeye ATEŞE olarak teklif edildiği fakat kabul görmediği.

Cem Hoca’nın, Türki Cumhuriyetlerden bir ülkeye, rektörlük görev süresi dolmadan, ATEŞE olarak görevlendirileceği, Ankara kulislerinde konuşulmaktadır.

Cem Hoca’nın ikinci dönem görev süresinin dolması yaklaştığı için üniversite camiasındaki akademisyenler arasında Rektör adayları da kulislerde konuşulmaya başlamıştır!

  • Selçuk Üniversitesi önceki dönem Rektör yardımcısı ve halen Bölüm başkanı bir akademisyen, aktif dekan olarak görev yapmakta olan bir akademisyen, üniversitenin eski genel sekreteri ve halen aktif görev yapan bir fakülte dekanı, eski bir siyasetçinin akademisyen oğlu, Sağlık eski il müdürü ve geçtiğimiz yıl Selçuk Üniversitesine, yerel sermaye, siyaset ve sivil toplum kuruluşlarının rektör atanabilmesi için parlattığı bir isim, akademik camiada, Necmettin Erbakan Üniversitesine Rektör adayı olarak, kulislerde konuşulmaktadır.

Üniversiteler; bilim insanı akademisyenlerin ne dinleri, ne ırkları, ne de yaşam tarzları ile ilgilenir!

Sadece ve sadece ülkesi adına, ciddi projelerinin olup olmadığı ve başarılı işlerle uğraşıp uğraşmadıklarını bakmalı!

Üniversiteler; insanlığın bir sorununu çözmeye hizmet eden; yeni buluş ve yeni patentlere kapı aralayan, bu çalışmaların sonuçları, önce araştırmanın yapıldığı üniversite, şehre ve ülkeye, ekonomik katkı sağlayan ve faydaya dönüştüren kurumlar olarak bilinir.

Üniversiteler; evrensel ölçekte bilim ile ilgili bilgilerin öğretilmesi ve sahada uygulanabilir hale gelmesi için araştırma – geliştirme ve bilim üretilen yerler!

Üniversiteler; her türlü düşüncenin hür ve bağımsız olarak, kimseden çekinmeden ve korkmadan savunulduğu ve tartışıldığı yerler!

Bir üniversiteye rektör adayı olacak akademisyen; öncelikle ve özellikle; üniversite, ülkenin geleceğinin emanet edileceği öğrenciler, şehri ve ülkesi adına; kaygısı, dertleri ve projeleri olmalı!

Yoksa ehliyetsiz ve liyakatsiz, çapsız kifayetsiz muhteris; onun adamı, şunun yakını, bilmem kimin damadı, oğlu, kızı gelini veya şuraya yakın, buraya yakın, şu partinin veya bu ekolün adamı şeklinde uzayıp giden aracılar ve tavassut, yeterli olur mu?

Bir Üniversiteyi yönetmek; öyle süslü laflar ve içi dolmamış SLOGANLAR ile olmaz!

Öncelikle, kuruma alınan personel; onun – bunun yakını değil, EHLİYET ve LİYAKAT aranmalı, kurum içerisinde tüm personele; ADALET terazisi işletilmeli!

AÇIK – ŞEFFAF İLETİŞİM ve sonra da HESAP VEREBİLİRLİK olmalı!

Aksi halde Üniversite ve Kampus içerisinde, Kurumsal Aidiyet, Kurumsal Barış ve Kurumsal Huzur sağlanamaz!

Bir Üniversite düşünelim; akademik camiada, isminin başında koca koca unvan bulunan kişiler, üniversitesi ve fakültesine, AİDİYET ve BAĞLILIK hissetmesin!

Bir Üniversite düşünelim; üniversite üst yönetimi ve dekanlık veya diğer bölüm başkanlıkları arasında, siyasi ve başkaca, GÜÇ ve İKTİDAR bağlantılarından kaynaklı, İLETİŞİM SORUNLARI – İLETİŞİM KAZALARI ve İLETİŞİM KRİZLERİ, akademik camiada konuşulsun!

Bir üniversite düşünelim; Üniversite Üst Yönetimi ve başkanlıklar hakkında, ŞÜYUU, VUKUUNDAN BETER İŞLER, YASA ve YÖNETMELİKLERE AYKIRI USULSÜZLÜK ve DEDİKODULAR, AYYUKA ÇIKMIŞ OLSUN!

ESKİLERİN ifadesi ile ATEŞ OLMAYAN YERDEN DUMAN ÇIKMAZ!

Açık ve şeffaf iletişim başka bir şey, dedikodu ise başkaca bir şeydir! Doğa boşluğu kabul etmeyeceğine göre!

Açık ve şeffaf iletişim ve hesap verebilirliğin olmadığı, kurum ve durumlarda, DEDİKODU; hem kuruma ve hem de duruma HÂKİM olacaktır!

Peki, böyle bir KRİZİ nasıl yöneteceksiniz? Ya da yok mu sayacaksınız?

Yoksa Görmedim, Duymadım ve İşitmedim şeklinde; ÜÇ MAYMUNU mu oynayacaksınız? Peki, nereye ve ne zamana kadar?

Kurumlarda; SONUÇ ve BAŞARIYI getiren şey; Sistem ve Süreçler, Bilgisayar ve Makineler değil, İNSANLAR ve Onların DAVRANIŞLARIDIR!

Dünya’nın En büyük Endüstri Şehirlerinden Biri; GIA, NİĞDE / Ulukışla’da Kuruluyor!

Niğde ili Ulukışla ilçesinde konumlanan Anadolu Uluslararası Özel Endüstri Bölgesi, 17 Mayıs 2023 tarihinde Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle resmen ilan edilmiş ve 4737 sayılı Endüstri Bölgesi Kanununun 4/Ç maddesi uyarınca hayata geçirilmiştir.

Niğde ili Ulukışla ilçesinde konumlanan Anadolu Uluslararası Özel Endüstri Bölgesine emeği geçen herkese teşekkür ederim.

Dünya’da örnekleri; ABD, KANADA, HOLLANDA ve SUUDİ ARABİSTAN da bulunan Endüstri Şehirleri arasına, Niğde ili Ulukışla ilçesinde konumlanan Anadolu Uluslararası Özel Endüstri Bölgesi ile Türkiye’de yerini alacaktır.

Niğde ili Ulukışla ilçesinde konumlanan Anadolu Uluslararası Özel Endüstri Bölgesinde, 400 Fabrika ve 60 Bin İstihdam hedeflenmektedir.

GIA ( Geat Industry Area ) üst kimliği altında faaliyet gösteren; Lojmanlar, Merkezi Yönetim Alanı, Ar-Ge Merkezi, Tır Parkı, Konaklama Merkezi ve Fuar Alanı gibi modern donatılarla tasarlanmış bir yapı sunmaktadır.

Bu donatılar, sadece endüstriyel faaliyetlerin yürütülmesini değil, aynı zamanda yeni bir çalışma, üretme ve yaşam tarzı sunmayı amaçlamaktadır.

GIA ( Great Industry Area ) sürdürülebilir kalkınmayı destekleyen yenilikçi yaklaşımıyla, toplumsal cinsiyet eşitliğinden iklim eylemine kadar geniş bir yelpazede etki alanında bulunarak, küresel standartlara uygun bir şekilde Türk sanayisini ileriye taşımayı hedeflemektedir.

GIA ( Great Industry Area ) 6. Dereceden teşvik oranına sahip bir bölgedir.

Yatırımcılara hazır altyapı hizmetleri, altıncı bölge yatırım teşviki kullanabilme, AR – GE imkânları, vergi indirimleri, KDV İstisnası, gümrük vergisi muafiyeti, faiz desteği, gelir vergisi stopajı gibi birçok avantajdan faydalanabilme, en yüksek teşvik oranları ile hedeflerine çok daha hızlı ulaşabilme ve avantajlı yatırım fırsatlarından yararlanma fırsatı sunulmaktadır.

GIA ( Great Industry Area ) yenilikçi Galeri Sistemi ile altyapıyı dönüştürüyor.

Bu sistem, elektrik, su, gaz, telekomünikasyon ve atık yönetimi gibi hizmetleri tek bir alt yapı ağı içinde birleştirerek, verimliliği artırıyor ve çevresel etkileri azaltıyor. Katma değer başına CO2 emisyonunu azaltarak çevre ve işletmelere uzun vadeli maliyet tasarrufları sağlamaktadır.

GIA ( Great Industry Area ) büyük ölçekli yatırımcıların hedeflerini gerçekleştirebileceği uygun sanayi alanları sunarak ideal bir ortam sağlamaktadır.

Sanayi ve sosyal alanların uyumlu bir şekilde birleştirildiği bir tasarım anlayışıyla 1 ana etap ve 4 genişleme bölgesi olarak planlanmıştır.

İlk etap alanı 5.836.780 metrekare büyüklüğünde olup, genişleme etaplarıyla birlikte toplamda 29.462.551 metrekarelik bir alanda dünyanın en kapsamlı endüstri bölgelerinden biri olmayı hedeflemektedir.

Bu bölge, ülke ekonomisini uluslararası düzeyde rekabetçi hale getirmeyi, teknoloji transferini desteklemeyi, yabancı sermaye girişini hızlandırmayı ve özellikle büyük ölçekli yatırımlar için uygun sanayi alanları oluşturmayı amaçlamaktadır.

GIA ( Great Industry Area ) karma nitelikli endüstri bölgesi olmasından dolayı tüm endüstriyel sektörlerin kendileri için uygun yatırım alanları bulabileceği bir bölgedir.

Türk sanayisini dünya çapında geliştirmeyi amaçlayan, ülke sanayisinin sürdürülebilir rekabet gücünü ve yetkinliklerini artırmayı hedeflemek olmasından dolayı alt yapı ve üst yapı hizmetleri bu doğrultuda tasarlanmıştır.

GIA ( Great Industry Area ) hem sanayi yerleşkelerine sağlayacağı güneş enerji panellerinden üretilen elektrikle yatırımcıların yatırım masraflarını azaltmak yönünde iç politikalar geliştirmiştir.

GIA ( Great Industry Area ) sadece endüstriyel faaliyetlerle sınırlı kalmayarak, insan ve çevre odaklı bir yaklaşımla tasarlanmış bir iş ve yaşam alanı sunmaktadır.


Bölgenin temel amacı, sürdürülebilirlik ilkelerini benimseyerek, insana ve doğaya saygılı bir çevre oluşturmaktır.

GIA (Great Industry Area) sosyal imkanları oldukça çeşitli ve herkesin ihtiyaçlarına hitap edecek şekilde planlanmıştır.

Bölgede bulunan akredite çevre sertifikalarıyla, şirketlerin yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanması teşvik edilirken, çevreye duyarlı uygulamaları teşvik edilmektedir.

GIA ( Great Industry Area ) projesi, Türkiye’nin gelecekteki endüstri ve kalkınma stratejilerinde öncü bir rol oynamaya adaydır.

GIA ( Great Industry Area ) projesi sadece bir endüstri bölgesi olarak değil, aynı zamanda çağdaş bir yaşam tarzı ve çevresel bilinçlilik alanında bir örnek teşkil ederek, ulusal ve uluslararası düzeyde bilinen ve örnek alınan 21. yüzyılın yeni sanayi şehri olmayı hedeflemektedir.

GIA ( Great Industry Area ) Proje alanından geçen Irak – Türkiye Ham Petrol Boru hattının varlığı, petrokimya ve rafineri sektörlerine yönelik yatırım imkânlarını artırarak, endüstriyel altyapı ve lojistik avantajlar sunmaktadır.

Ulukışla bölgesi, konumu itibari ile 4 farklı ulaşım imkanına da, rahatlıkla erişebilen stratejik bir kavşak noktasıdır. Ulaşım olanaklarındaki varyasyon, Endüstri bölgesi için ekonomik, sosyal ve çevresel olarak önemli katkılar sağlamaktadır.

Ulukışla Bölgesinin Konumu, Mersin ve İskenderiye Limanlarının İç Anadolu ile olan bağlantısı arasında yer alacağı özel lokasyon ve sahip olduğu çoklu metotları ile birlikte Yapı Malzemeleri, Ambalajlı Tüketici Ürünleri, Ambalaj ve Kağıt Üretilmesi, Organik Besin İşlenmesi, İklimlendirme ve Medikal Cihazların İmalatı ve Parça üretimi, Bilişim Teknolojileri ürünleri, Yarı iletkenler, elektronik alet ve parça imalatı ve Savunma ve Havacılık Sanayisine ait sektörler, GIA ( Great Industry Area ) bölgesinde sorunsuzca yatırım yapabilir ve yer alabilir.

Niğde ili Ulukışla ilçesinde konumlanan Anadolu Uluslararası Özel Endüstri Bölgesi; BÜYÜK ve GÜÇLÜ TÜRKİYE hedefleri ve TÜRKİYE YÜZYILI Vizyonu çerçevesinde; Türk sanayisini dünya çapında geliştirmeyi, ülke sanayisinin sürdürülebilir rekabet gücü ve yetkinliklerini artırmak adına, Konya ve diğer bölge illerdeki YATIRIMCILARI beklemektedir.

Beklenilmeyeni Beklemeli; Yeni bir DÖNEM — 2 —

Türk Devlet yönetim sistematiğine, Kadim Türk Devlet Aklı tamamen hakim olduğunu, sürekli olarak vurgulamaya çalışıyorum.

Siyasette hiçbir şey tesadüfi değildir! Bir şey vuku buluyorsa, o şey önceden planlandığından emin olabiliriz.

Türkiye gibi ülkelerde, SİYASİ DEPREM öncesi; Jeolojik DEPREMLER olmakta ve TV’lerde boy boy DEPREM UZMANI türemektedir. Neden Acaba?

Bir yerlerde, bir AKIL tarafından KURGULANAN, SİYASİ DEĞİŞİM ya da SİYASİ DEPREM; LOADING – YÜKLENİYOR…

Jeolojik depremler sanki siyasi depremin habercisi gibi.

Para ve kadın, makam ve mevki, güç ve iktidar; mayası ve cibilliyeti bozuk insanı değiştirebilir! Bazıları devlet ile kendini eşdeğer görme hülyalarına kapılabilir.

Kamu gücü ve beytülmal ne olduğunu idrak edemeyenler, hem hata yapmak ve hem de yanmaya mahkum olur.

Devletin makamlarında oturanlar; buraların geçici olduğunu ve babasından miras kalmadığını, kendisinden önce bu makamlarda kimlerin bulunduğunu, bu makamların vatandaşa sadece hizmet yerleri olduğunu, aklından çıkarmamalı.

Devletin makamları vatandaşa hizmet yerleridir. Mal – mülk yığma ve yağma hasan börek yerleri asla değildir.

Haksız ve haram yoldan elde edilen dünyalıklar, günü geldiğinde, Devlet almasını bilir! Haram ile yol alınamaz! Zulum ile ABAD olunamaz.

Tüyü bitmemiş yetim malına el uzatan haramzadelerin, ellerini; devlet günü geldiğinde hem kırar ve hem de kesmesini bilir.

İnsan; et, sinir ve duygudan yaratılmıştır. Eskiler ne güzel ifade buyurmuş; Mağrurlanma padişahım, senden büyük Allah var.

Kabul ve ön kabulleri yıkmak atomu parçalamaktan zordur! Yeni gelen bilgi ya da yaklaşmak olan teni bir dönemi, kabul etmek kolay bir mesele değildir.

Devlet, millet içindir? Devlet, birilerinin tapulu malı değildir! Hükumet nedir? Devlet, kimdir veya nedir? Devlet ve hükümet aynı şey midir?

Hem beş bin yıllık devlet geleneği ve hem de Kadim Türk Devlet Aklından dem vuracağız! Hem de devletin başına gelmesi muhtemel siyasi kadronun tombaladan çıkması bekleyeceğiz, öyle mi?

Peki, Türk Devleti ebed – müddet – devam ülküsü nasıl işleyecektir?

Algıları değiştirmek; atomu parçalamaktan daha zordur! Atom parçalandığı gibi tüm ALGILAR değişecektir.

Yeni bir dönem ve değişim, KADİM bir AKIL kontrolünde vuku bulacaktır.

HER ŞEY DEĞİŞİR! Değişmeyen tek şey Değişimin kendisidir.

Geliyor Gelmekte olan.. Anlayana ve Görene; KÖRE ve SAĞIRA ne ola ki!

Peki, Siyasette, önümüzde ki elli yılı planlayacak, toplumu kucaklayacak, devlet ve milleti yeniden barıştıracak, Kuvay-i milliye ruhu siyasi kadro, kim ya da kimler olacaktır?

Türkiye gibi kilit ülkelerde, devletin bekası ve milletin birliği adına; siyasette; bir şey vuku buluyorsa, o şeyin önceden, Kadim bir AKIL tarafından kurgulandığı ve planlandığından emin olabiliriz.

Suriye / Süveyda Kentinde ki Çatışmalar ve Davut Koridoru!

13 Temmuz 2025 tarihinde, bir Bedevî tarafından bir Dürzî’nin öldürülmesinin ardından başlayan çatışmalar, özellikle Suriye’nin Süveyda kenti ve çevresindeki köylere yayılmıştır!

Peki, neler olmaktadır? Suriye ve diğer kentlerde ki; mezhep ve etnik temelli çatışmaları nasıl okumak gerekir?

Doğal mecrasında olan çatışmalar mı? Yoksa Küresel güçlerin bölgedeki varlık ve nüfuz mücadelesinin yansıması şeklinde mi okumak gerekir?

Süveyda kenti ve çevresindeki köylerde çatışmalarda; Ağır silahlar, havan toplarının kullanıldığı, yolların kesildiği, köylerin ateşe verildiği ve yerel güvenlik noktalarına saldırılar yapıldığı iddia edilmektedir!

İsrail, 14 – 16 Temmuz tarihleri arasında, Süveyda çevresi ile Şam’daki bazı Suriye askeri hedeflerine hava saldırısı da düzenlemiştir!

Süveyda kentindeki durum sadece bir mezhepsel çatışma olmadığı, Suriye’nin güneyinde kim güç kazanacak sorusunun cevabı için verilen küresel ve bölgesel bir mücadele olduğu da ifade edilmektedir.

Süveyda kenti ve çevresindeki köylerde ki çatışmalara; Uluslararası aktörler ( ABD, İsrail, BM, Türkiye ) doğrudan ya da dolaylı bir şekilde sürece müdahil olmaktadır.

Süveyda kenti ve çevresindeki köylerde ki çatışmalara; BM ve İnsan hakları örgütleri, çatışan tarafların katliam ve hak ihlalinde bulunduğunu, bölgede insani yardımların kesildiği ve temel ihtiyaçlara erişilemez hale geldiğini, ifade etmektedir.

İbrahim Anlaşmaları çerçevesinde, bölge Arap ülkeleri ve Suriye tamamen kontrol altında ilerlerken neler olmaktadır?

İbrahim Anlaşmasını barış antlaşmasından çok İsrail ve diğer Arap ülkeleri arasında bir normalleşme vesikaları olarak görmek gerekir!

Peki, ABD ve Küresel Güçlerin, İsrail ve diğer Arap ülkeleri arasında, İbrahim Anlaşmaları çerçevesinde NORMALLEŞME derken, hedefleri neler olabilir ki?

Yoksa İsrail ve diğer ARAP Ülkeleri, özellikle de Suriye geçici hükümeti arasında İbrahim Anlaşmaları çerçevesinde arızalar mı çıkmaktadır?

Peki, Suriye özeli ve Süveyda kenti çevresinde neler olmaktadır?

Suriye özelinde ve Süveyda kenti üzerinden Küresel bir GÜÇ mücadelesi mi verilmektedir?

Suriye özelinde ve Süveyda kenti üzerinden Küresel GÜÇ mücadelesi verilirken arka planda, İsrail ve küresel güçler, bölgede, DAVUT KORİDORU hazırlıkları mı yapmaktadır?

Arz-ı Mev’ud için büyük planlar yapan İsrail’in diğer planının da Davud Koridoru olduğu!
ABD’nin bölgedeki bir planı da Davut Koridoru üzerinden sözde Kürdistan’ı denize çıkarmayı hedeflediği, ifade edilmektedir.

Davut Koridoru, İsrail’in Doğu Akdeniz’deki nüfuz alanının yeniden şekillendirilmesine öncülük edeceği!

Suriye’nin kuzeyinde, ABD’nin müttefiki Kürtlerin kontrolündeki bölgeler, Davut Koridoru üzerinden İsrail’e bağlama planı olduğu da, vurgulanmaktadır!

Davut Koridoru üzerinden işgal altındaki Golan Tepelerinden güney Suriye üzerinden Fırat Nehri’ne uzanan bir hat oluşturmayı amaçlandığı!

Davut Koridoru; Dera, Süveyda, Tanf, Deyrizor ve Albu Kamal vilayetlerinden geçerek Fırat Nehri’ne ulaşacağı ve İsrail’e bölgesel nüfuzunu arttıracak stratejik bir erişim noktası sağlayacağı da, ifade edilmektedir!

İsrail; Davut Koridoru projesi ile Suriye’nin güneyini askeri olarak çevrelemek, Kürtlerle ittifakını güçlendirmek, bölgesel nüfuzunu arttırmak ve Suriye’deki siyasi tabloyu yeniden şekillendirme çabalarının olduğu!

İsrail; Davut’un Koridoru projesi ile askeri, ekonomik ve siyasi boyutları olan stratejik hedefe ulaşmayı ve yeni ittifaklar yolu ile de jeo-politik üstünlüğünü sağlamayı, güç dengesini değiştirmeyi amaçladığı, ifade edilmektedir!

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli; İsrail’in sözde Davut Koridoruyla nereye ulaşmak istediği, bu suretle Anadolu sınırlarına dayanmak ve sonrasında da tutunmak için her türlü alçaklıktan istifadeye teşne olduğu her türlü izahtan varestedir. Çatışmaların merkezinde yer alan Süveydadan kuzeye açılacak koridor şeytan koridorudur, Suriye’nin bölünmesidir, Türkiye’nin hedef alınmasıdır, ifade ve vurgularının mezkur çerçevede manidar olduğunu düşünüyorum! .

Peki, İsrail ve bölgede sinsi hesapları olan küresel güçlerin Davut Koridoru projelerine karşılık, Türkiye neler yapmaktadır?

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, BEKASINA yönelik bir tehdit olarak kabul ettiği, İsrail öncülüğünde, bölgede sinsi ve kirli hesapları olan Küresel Güçlerin Davut Koridorunun hayata geçmesine asla izin vermeyecektir!

Türkiye, İsrail ve bölgede sinsi hesapları olan Küresel Güçlerin Davut Koridoruna karşılık bölge ülkeleri ile Kalkınma Yolu Projesi – Koridorunu hayata geçirmek için gerekeni yapmaktadır!

Türkiye ve bölge ülkelerinin katılmı ile hayata geçiecek olan Kalkınma Yolu Projesi – Koridoru, bölge halkları için büyük ekonomik fırsatlar sunmaktadır.

Kalkınma Yolu Projesi – Koridoru, Basra Körfezi’nden Avrupa’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada demir ve kara yolu bağlantılarıyla önemli bir ekonomik koridor oluşturmayı hedeflenmektedir.

Kalkınma Yolu Projesi – Koridoru, Türkiye’nin enerji merkezi olma stratejisini desteklemektedir.

Kalkınma Yolu Projesi – Koridoru, Türkiye’nin aynı zamanda küresel enerji güvenliği konusunda kilit bir aktör olmasını da sağlamaktadır.

Kalkınma Yolu Projesi – Koridoru, Projeye dahil olan ülkeler açısından ticaret ve enerji sektöründe kayda değer bir ivme ve bölge jeo-politiğinde kritik bir rol sahibi olmak anlamına geleceği de, ifade edilmektedir.

DEMOKRASİ – SEÇİMLER ve PARLAMENTOYU Korumak!

Geçtiğimiz günlerde, Devlet – Siyaset ve Basın Medyanın DERİN Koridorlarında, Başbakanlara Siyaset Danışmanlığı yapmış, Gazeteci – Yazar ve AK Parti eski Millet Vekili bir ağabey ( ismi bizde mahfuz ) ile sohbet etmek imkanımız oldu.

Öncelikle bizlere vakit ayırdığı ve OFF THE RECORD konular olmak üzere, derin konularda, ufkumuz ve vizyonumuzun açılmasına katkı sağladığı için müteşekkir olduğumu, ifade etmeliyim!

Kendinizi nasıl tanımlar ya da ifade edersiniz şeklinde bir soruya; Öncelikle bir İNSAN, sonra Gazeteci – Yazar – Siyaset Danışmanı ve eski bir Vekil olarak kabaca izah edebiliriz, şeklinde cevap verdiğini, eklemeliyim!

Gazeteci – Yazar, Siyaset Danışmanı ve eski bir Millet Vekiline, sade bir vatandaş olarak, ülke gündemi – günceli, nasıl okumak ve nerede – nasıl konum almak gerekir şeklinde bir soruya, vermiş olduğu kısa cevapları, kaleme ve kelama almaya çalışacağım.

Gazeteci – Yazar, Siyaset Danışmanı ve eski bir Millet Vekili ağabey; sohbete; öncelikle DEMOKRASİ – SEÇİMLER ve PARLAMENTOYU korumak gerektiğini vurguladı!

DEMOKRASİ – SEÇİMLER ve PARLAMENTOYU koruduğumuz sürece, bu ülkede, her şey normale döneceğini!

Seçimler olmadığını ve Parlamentonun da çalışmadığını, sadece bir an hayal edelim, diye de ekledi!

Türkiye’nin Seksen bir Vilayetin köyünden çıkan kara kuru köylü çocuklar, Demokrasi ve Seçimler sayesinde, Parlamento üyesi olduklarını ve devletin en üst makamlarına gelebildiklerini!

Kendisinin Konya Eski Garaj civarı ( sohbet etme imkanımız olan ) bir evde doğduğunu, Demokrasi ve Seçimler sayesinde, Başbakanlara Siyaset Danışmanlığı ve iki dönem de Millet Vekili olarak görev yaptığını!

Aristokrasi ya da Oligarşik bir sistem ülkemizde cari olsa, böyle bir şey, ne olabilir ne görebilir ve ne de hayal dahi edebilirdik, diye ekledi!

Bu topraklarda, Meclis-i Mebûsan ilk kez 13 Aralık 1877’de toplandığını ve 93 Harbi’nin getirdiği sorunlar nedeniyle 14 Şubat 1878 tarihinde de kapatıldığını vurguladı!

Peki, Demokrasi, Seçimler ve Parlamento nedir, kabaca izah etmeye çalışalım!

Demokrasi; dünyadaki ülkelerin yarısından fazlası tarafından kullanılan bir yönetim sistemi.

Demokrasi; halk anlamına gelen “demos” ve yönetmek anlamına gelen “kratos” olmak üzere iki eski Yunanca kelimeden türemiştir. Demokrasi, “halkın yönetimi” şeklinde ifade edilmektedir.

Demokrasilerin ortak özelliği, vatandaşların katılımına dayanmasıdır.

İyi işleyen bir demokrasinin temel ilkeleri; Kanun önünde eşitlik, Dernek kurma ve konuşma, hareket ve inanç özgürlüğü, Özgür ve adil seçimler, Bağımsız bir yargı, Bağımsız ve çoğulcu medya.

Seçim; birden çok seçenek arasında yapılan tercihi ifade eder. Günlük yaşamdaki birçok karar ve davranışımız, bu anlamda sürekli olarak yaptığımız seçimlerin sonucudur.

Seçim; Bir kamu görevini yürütecek kişi veya kurulun, ilgili seçmenlerce, çok sayıda aday arasında yapılacak tercihlerle belirlenmesidir.

Seçim; kabaca, yönetenlerin yönetilenlerce belirlendiği / yetkilendirildiği işlem, olarak da, tanımlanmaktadır.

Demokratik rejimlerde; yönetim yetkisinin kaynağı, dolayısıyla meşruiyetin temeli seçimlerdir.

Seçim; Çok partili demokrasilerde parlamento seçimlerinin amacı belirli bir süre için ülkeyi hangi parti veya partilerin yöneteceğini, hükümeti hangi parti veya partilerin kuracağını; hangi parti veya partilerin muhalefet olarak denetim görevi yapacağını belirlemektir.

Parlamento; Kanun yapma ( yasama ) devlet bütçesini hazırlama ve hükümeti denetleme görevi olan ve üyeleri belirli bir süre için halk tarafından seçimle belirlenen meclis, şeklinde ifade edilmektedir.

Parlamento; halka ait olan egemenliğin temsilcileri aracılığıyla kullanıldığı demokratik ülkelerde yasama organına verilen genel bir isim olarak ifade edilmektedir.

Parlamentonun en önemli yetkisi, yasa çıkarmak ve bakanlar kurulunu denetlemektir.

Parlamento; çeşitli kararlar almak, uluslararası antlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak, savaş ilanına, ölüm cezalarının yerine getirilmesine karar vermek, genel ve özel af ilan etmek gibi yetkileri de, kullanmaktadır.

Gazeteci – Yazar, Siyaset Danışmanı ve eski bir Millet Vekili ağabey; TBMM ( Türkiye Büyük Millet Meclisi ) kuruluş kodları çerçevesinde faaliyet göstermesi durumunda; 600 üyesi ve her bir üyenin farklı şehir ve kültürden geldiğini, farklı eğitim ve uzmanlık alanları olduğunu, ülkenin gelişmesi ve kalkınması adına, ALTI YÜZ farklı fikir üretim ve danışmanlık ya da THİNK – TANK ve KULUÇKA merkezi gibi çalışacağını!

Gazeteci – Yazar, Siyaset Danışmanı ve eski bir Millet Vekili ağabey; sohbetimizin her bir duraklarında; Seksen Beş Milyon, tüm farklılıklarımıza rağmen, tek yürek; Demokrasiyi – Seçimleri ve Parlamentomun varlığını ve işlevini korumak adına, var gücümüz ile mücadele etmemiz gerektiğini, ifade etmiştir!

Yerel Medya – Basın ve Gazeteler, NEDEN bu DURUMA düşmektedir?

Türkiye genelinde, günlük yayın yapan yerel gazeteler, cari giderlerini karşılayamaz bir duruma geldiğinden, kapanma veya birleşme konusu her dönem gündeme gelmektedir.

Yerel Basın ve Medya sektöründe ki sorunlardan kaynaklı, 2020 yılında, Konya merkezde günlük yayın yapan üç gazetenin diğer gazeteler tarafından satın alınması ile 11 yerel gazete yayın hayatına devam kararı alınmıştır.

  • Bugüne geldiğimizde; Konya merkezde, BİK’E ( Basın İLAN Kurumu ) Kayıtlı, 11 Yerel gazete yapılan mutabakata göre; tek bir şirket ismi altında, ÜÇ YEREL GAZETE olarak yayınlanmaya devam edecektir!
  • Konya merkezde, BİK’E ( Basın İLAN Kurumu ) Kayıtlı, 11 Yerel gazete yapılan mutabakata göre; BİK’E ( Basın İLAN Kurumu ) kayıtları olmadan GÜNLÜK ya da HAFTALIK YEREL GAZETE olarak gazete çıkmaya devam edecektir!

Yerel Basın ve Medya; ulusal basın kadar geniş çaplı olmayan, il, ilçe ve beldelerde günlük, haftalık ya da daha farklı aralıklarla çıkan, ulusal haberler yanında, bölge haberlerine daha fazla yer veren, yöresel gelişmeyi ve bölgenin sorunlarını ön planda tutmaya çalışan, Basın İlan kurumu kanunlarına göre, belli sayıda Basın personeli çalıştırmak zorunda olan, ticari bir işletme olan yayın mecrası, olarak tanımlanmaktadır.

Yerel Basın ve Medya; adından da anlaşılacağı üzere, bölgesindeki tüm gelişmeleri, yatırımları ve hizmetleri izleyici ve okuyucuları ile paylaşan, kamu ile kamuoyu arasında köprü vazifesi gören, sorumluluk ve tarafsızlık ilke sahibi olması gereken ticari kuruluşlardır.

Yerel Basın ve Medya; her ne kadar kamu adına iş yapıyor olmasına rağmen, resmi ilan ve işletme reklam gelirleri ile ayakta kalmaya ve varlığını da sürdürmeye çalışan ticari işletmelerdir! Resmi ilan ve ticari reklam gelirleri olmadan yerel medya kamu adına hizmetlerini tam ve sağlıklı olarak yerine getiremez.

  • Peki, Yerel Basın veya Medya sektörü, neden bu duruma geldi ya da düştü şeklinde bir soruya, kabaca verilebilecek cevaplar, şu şekilde olacaktır!

YEREL Basın – Medya – Gazete ve Gazeteciler; GAZETECİLİK yapmak zorunda olduğunu! Başkaca işlere tevessül etmemeleri gerektiğini!

YEREL Basın – Medya – Gazete ve Gazeteciler; sadece BİK gelirlerine odaklı ve masa başı ajans habercilik yayın politikası ile ayakta kalamayacağını!

YEREL Basın – Medya – Gazete ve Gazeteciler; Gazetecilik yapmalı, sahada olmalı, firma tanıtım haber ve özel sektör reklamları ile BİK gelirlerinde ki; eksik ya da açığı kapatmak yoluna gitmesi gerektiğini!

YEREL Basın – Medya – Gazete ve Gazeteciler; Reklam – Haber, Haber – Reklam ilişkisi ve Advertorial Reklam Haberden bihaber çalışanlar ile NAYLON bir durum ve konuma düşeceğini!

YEREL Basın – Medya – Gazete – Gazeteciler ve İmtiyaz sahipleri; Naylon bir sektör, doğal olarak, NAYLON çalışanlar tarafından temsil edileceğini, öncelikle anlamak ve idrak etmek, sonra da VAR OLABİLMEK adına; piyasa şartları ve OYUNU KURGULAYAN iradenin talep ve önerileri çerçevesinde, OYUNU KURALLARINA göre oynamak için önlem ve tedbir almak zorundadır.

  • Aksi halde VAR olamaz!
  • Aksi halde varlığı sürdürülebilir olamaz!
  • Aksi halde sadece üç beş kişinin semirdiği bir sektör olmaya ve fiili çalışanların ise günlük masraflarını ancak karşılayabildiği durumdan asla çıkamaz!
  • Aksi halde beş veya on yılda yeniden kapanma veya birleşme hikayelerine şahit olmaya devam ederiz.

Yerel basın veya medya sektöründe; Kendilerinden başkasının varlığından rahatsız olan ve kendilerinden başkasını gazeteci olarak kabul etmeyen, kendileri var ise sektörün ancak var olabileceği sanrılı; psikolojik ve sosyal olarak sorunlu ve sıkıntılı tipler maharetiyle, sektör bu durumlara kadar gelebilecektir.

Yerel basın veya medya sektöründe; Kime gazeteci denir veya kime gazeteci denmez, kimden gazeteci olur veya kimden gazeteci olmaz, şeklinde sohbet ve tartışmalarda; birilerinin elinde bir ölçü aleti, kime dokundursalar, gazeteci olup – olmadığı noktasından bir işaret vermektedir. Tam tekmil Marksist ve Komünist bir mantık bunları gerektirmektedir! Peki, böyle bir zihniyetten sektör adına başkaca ne bekliyorsunuz?

Yerel basın veya medya sektöründe; Gazetecilik mesleğine, geçiyordum şeklinde hasbelkader giren ve meslek nam altında; ŞANTAJ, TEHDİT ve her türlü PİSLİĞİ yapanlar, kamu mesleği olan gazeteciliği, dürüst bir şekilde icra eden, onurlu kişilere, çamur atmak veya sektörde yok saymak için her yolu deneyenler maharetiyle, sektör ancak bu duruma gelecektir.

Yerel basın veya medya sektöründe; Cibilliyeti bozuk sanrılı tipler, gazetecilik mesleğini, yasal çerçevede ve onuru ile yapan bireylerden, hem rahatsız olmakta ve hem de kendileri de alan daralması yaşadıkları için cibilliyetlerinin gereği olarak, insanlık dışı her yolu denedikleri için sektör adına neler bekliyorsunuz?

Yerel basın veya medya sektöründe; Gazetecilik gibi kutsal bir kamu mesleğini; yasal ve etik ilkeler çerçevesinde yapan ve kimseden talimat almayan, mektepli ve alaylı ayrımı yapmadan, ruhunu ve kalemini satmayan, yan yollara sapmayan, hak ve hakikat aşığı, bir yerlere de uşaklık yapmayan ve sadece gazetecilik maaşı ile geçinen, sektörde ki tüm kahramanları her daim takdirle karşılar ve tebrik ederiz.

Peki, geçiyordum veya hasbelkader gazeteci olduğunu ve sektöre kendilerince yön verdiğini zan eden, kerameti kendilerinden menkul sanrılı ve sancılı tiplerden GAZETECİ olur mu?!

Peki, Barmenden, Pavyoncudan, Şantajcıdan, Tehditkar, Taklacı ve Torbacıdan GAZETECİ olur mu?

Ya da ülkesini, yabancı istihbarat örgütlerine gammazlayan, satan ve UŞAKLIK edenlerden GAZETECİ olur mu?

Meslek kimliği altında yasal olmayan tehdit, şantaj ve her türlü pisliği yapan sanrılı tiplerden GAZETECİ olur mu?

Yerel basın veya medya sektörünün mezkur tipler ile gelebileceği son nokta burasıdır! Başka bir yere gidemez ve gidemeyecektir de!

Ancak ve ancak her dönem kapanmak ya da birleşmek zorunda kalacaktır!

Yarın ” BİRLEŞİP TEK BİR GAZETE ” Çıkaracağız!

Yerel gazetelerin BİK ( Basın İLAN Kurumu ) gelirlerinin düştüğü ve gazete sayısının fazla olmasından kaynaklı, birleşmelerin olabileceği, uzun bir dönemden beri, sektörde konuşulmaktadır!

Peki, Konya yazılı basın sektöründe, KARTLAR YENİDEN karılıyor mu, Karıştırılıyor mu? Yoksa başkaca bir şeyler mi olmaktadır?

Peki, kartları kim veya kimler ve neden karmakta ya da karıştırmaktadır? Kim veya kimlerin işine yarayacaktır? Sektörde bir rahatlama olacak mıdır? Sektöre güven gelecek midir? Sektör kendi ayakları üzerinde, sadece gazetecilik yapmak sureti ile durabilecek midir?

Yoksa Sektör, yine eskiden olduğu gibi çaycı – çorbacı ve sevgililer ile devam edecek midir?

Yoksa haber için sokakların tozunu yutan gerçek gazeteciler, birileri tarafından, her dönemde olduğu gibi YOK SAYILMAYA ve GÖRMEZDEN GELİNMEYE devam edecek midir?

Oyunu kuran ve kurgulayan irade ya da PARAYI VEREN KURUM, OYUNUN kurallarına göre oynanmasını TALEP etmektedir!

OYUNU Kuralına göre oynamayanlara, önce SARI ve daha sonra da, KIRMIZI KART göstermektedir!

Peki, tüm oyuncular OYUNU KURALINA göre oynamış olsa, böyle bir akıbet olur mu?

Peki, OYUNU KURALIA göre oynayan bir oyuncuya, oyunu kurgulayan irade, SARI ya da KIRMIZI KART gösterebilir mi?

OYUNU Kuralına göre oynamayan OYUNCULAR, oyunu Kurgulayan iradenin göstereceği SARI ya da KIRMIZI KARTLARA bir İTİRAZI olamaz!

Niyet HAYR ve AKİBET de HAYR olacak mıdır? Niyet Hayr olmayan bir işten Akıbetinin de HAYR olması beklenilemez!

  • Konya merkezde, BİK’E Kayıtlı, 11 Yerel gazete yapılan mutabakata göre; tek bir şirket ismi altında, ÜÇ YEREL GAZETE olarak yayınlanmaya devam edecektir!
  • Konya merkezde, BİK’E Kayıtlı, 11 Yerel gazete yapılan mutabakata göre; BİK’E kayıtları olmadan günlük ya da haftalık olarak gazete çıkarmaya devam edecektir!
  • Köşe yazımıza, Konya Yerel Basın tarihine, Caner Arabacı’nın editörlüğünde ki; Konya Basın Tarihi kitabından bir kaç pasaj alıntısı ile devam edelim!

Konya Basın Tarihi kitabına, emeği geçen herkese öncelikle çok teşekkür ederim.

Yerel gazetelerin yayınlandığı kentler arasındaki Konya’da ilk matbaa, Konya Valisi Ahmet Tevfik Paşa zamanında Vilayet Matbaası ismiyle 1869 yılında ortaya çıkmıştır.

2 Kasım 1869 tarihinde, Vilayet Matbaasında basılan Konya gazetesi ile başlayan Konya Basın serüveni, Anadolu basın tarihinde önemli bir yere sahiptir.

Konya yerel basının gelişmesi, II. Meşrutiyet devrinde olmuştur! Bu dönemde, yayın bolluğu yaşayan Konya’da, 11 gazete ve 8 dergi yayınlanmıştır.

Konya yerel basını, Cumhuriyetin ilanından 1949 yılına kadar, 13 adet gazete çıkmıştır. Bunlar arasında dikkat çeken ve bu gün yayın hayatını devam ettiren Yeni Konya gazetesidir.

1950 yılı tüm Türkiye’de olduğu gibi Konya basını içinde yeni bir evredir. 1950’li yıllarda Yeni Konya ve Yeni Meram gazetelerinin yayınlanması yeni bir gazetecilik anlayışını ortaya çıkarmıştır.

Bu dönem, Selçuk gazetesi, Mengene ve Akyokuş gazetesi bayrak yarışına katılan gazeteler olarak görülmektedir.

1960’lı yılların ortasında, Türkiye’de ilk olarak beş gazete bir araya gelerek bir gazete çıkarmaya çalışmıştır.

  • Birlikte gazete çıkarma girişimi, 30 Eylül 1966 tarihinde beş gazete başyazarlarının “ yarın birleşip tek bir gazete çıkaracağız ” duyurusuyla ilan edilmiştir. Bu gazeteler Şehir Postası, Yeni Meram, Yeni Konya, Sabah ve Işık gazeteleridir.

Beş yerel gazetenin birleşmesindeki amaç, İstanbul gazeteleri ayarında bir gazete çıkarmak ve bu anlamda Konya’nın gözü ve kulağı olmaktır.

  • Bu gazeteler, ” Yeni Konya ” ismi altında yayın yapmaya başlamış; “ Konya’da bir daha bu kuvvette gazete çıkmaz ” denilirken, bu birleşmeden istenilen netice alınamamıştır. Peki, Neden?

Konya Basın Tarihi, kitabında da ifade edilmeye çalışıldığı gibi Konya Yerel Basını, her dönemde BİRLEŞME veya KAPANMALAR ile karşı karşıya kalmaktadır! Neden Acaba?

Peki, Konya yerel basında yönetici konumundaki çalışanlar, gazetecilik kisvesi altında başkaca neler yapmaktadır?

Peki, Konya yerel basında yönetici konumunda çalışan üç beş kişi semirilirken, sektör ve sektörün kahrını çeken hakiki çalışanlar neden küçülmektedir? Ya da kapanma veya birleşme noktasına gelmektedir?

Peki, Konya yerel basındaki birileri sektör adını kullanmak sureti ile TAKLACILIK ve TORBACILIK mı yapmaktadır?

Yeni bir sistem, ESKİLER ve EKSİLER ile kurulamaz! Yeni bir sistem, eski sistemden beslenen taklacı ve torbacılar ile de kurulamaz!

Aksi halde, her dönemde olduğu gibi dejavu ile karşı karşıya kalınır! Aksi halde, her on yılda, kapanma veya birleşmeleri tekrar tekrar yaşamaya devam eder!

Neymiş efendim! Çözümün bir parçası değilsen, mutlaka sorunun bir parçasısın demektir! Ya da sorunun parçası olanlar, çözümün de adresi olamaz!

Geleceğin Lider ve Yöneticileri MSR’de Yetişiyor!

2025 yılı LGS ( Liselere Geçiş Sistemi, Liselere Giriş Sınavı ) sonuçları, 11 Temmuz 2025 tarihinde açıklanacak!

15 Haziran 2025 tarihinde yapılan LGS ( Liselere Geçiş Sistemi, Liselere Giriş Sınavı ) sınavının ardından gözler, açıklanacak sonuçlara çevrildi.

Veliler ve Öğrenciler, tercih süreci öncesinde; Anadolu, Fen ve İmam Hatip liselerinin taban puanları ve yüzdelik dilimlerini araştırmaya başladı.

Konya Merkezde, hem yüzdelik dilimi ve hem de puan sıralamasına göre, öğrencilerin tercih edebileceği ilk beş BAŞARILI OKUL şu şekildedir;

1 -) Konya / Meram Fen Lisesi
2 -) Konya / Selçuklu – Mahmut Sami Ramazanoğlu ( MSR ) Anadolu İmam Hatip Lisesi / Fen ve Sosyal Bilimler Programı
3 -) Konya / Selçuklu Fen Lisesi
4 -) Konya / Karatay Fen Lisesi
5 -) Konya / Meram Anadolu Lisesi.

Konya / Selçuklu / Mahmut Sami Ramazanoğlu ( MSR ) Anadolu İmam Hatip ( PROJE ) Lisesi / Fen ve Sosyal Bilimler Programını tanımaya çalışalım.

Türkiye Yüzyılı – Maarif Modeli kapsamında; bir çok alanda uygulamalı eğitim imkanı sunmakta ve öğrencinin deneyimleyerek öğrenmesini sağlamaktadır.

Çağın gereklerine uygun yabancı dil eğitimi, güçlü vizyonu ve uluslararası başarılarıyla adından sıkça söz ettirmektedir.

Her yıl LGS’de dereceye giren başarılı öğrencilerin tercih etmesi ile dikkat çekiyor.

Üniversite sınavlarında, Türkiye’nin seçkin üniversitelerine öğrencilerini yerleştirerek nitelikli bireyler yetiştirmenin gururunu yaşamaktadır.

Fen, sosyal bilimler ve ilahiyat alanlarında üst düzey akademik donanım kazandırmayı hedefleyen eğitim anlayışı, öğrencilerin hem bireysel ve hem de karakter gelişimini merkeze almaktadır.

Proje tabanlı öğrenme modeli bilimsel çalışmalar ve yarışmalara katılımı teşvik etmekte, TÜBİTAK ve TEKNOFEST gibi öğrenciye deneyim ve ilerleme imkanı sunan k çok platformda başarılar elde etmektedir.

Arapça ve İngilizce başta olmak üzere çok dilli eğitim ile öğrencilerini, hem İslam dünyası ve hem de küresel dünyaya entegre bireyler olarak yetiştirmektedir.

Yurt dışı dil kampları, kardeş okul projeleri ve uluslararası öğrenci değişim programları ile dil eğitimini sadece sınıfta değil, hayatın içinde verilmektedir.

Akademik başarılarının yanında, sosyal ve kültürel etkinlik, tematik seminer, kültür gezileri, tiyatro ve şiir dinletileri, aşure etkinlikleri, mezun buluşmaları, kermes ve diğer faaliyetler ile öğrencilerin sosyal yönlerini geliştirmektedir.

Değerler eğitimi ve sosyal sorumluluk projeleri ile öğrencileri, sadece bilgiyle değil, ahlaki donanım ile beslemektedir.

Öğrencinin gelişiminde, ailenin önemli rolü olduğu, Ebeveyn Akademisi çalışmaları ile aileler için bir öğrenme ve gelişim ortamı sunmaktadır.

Öğrenciler; yurt içi ve yurt dışında katıldıkları; bilgi olimpiyatları, Arapça şiir ve hitabet, uluslararası

Kur’an-ı Kerim okuma yarışmaları vb. alanlarda birçok ödül kazanarak, hem okul ve hem de ülkemizi başarı ile temsil etmektedir.

Zilhicce Umresi ve Arapça Eğitim Programı, öğrenciler için hem manevi ve hem de dil gelişimlerini uluslararası düzeyde pekiştiren fırsatlar arasındadır.

Fikri hür, vicdanı hür, ahlaklı ve donanımlı bireyler yetiştirme misyonu çerçevesinde, eğitimde yenilikçiliği, dijitalleşmeyi ve evrensel değerler ile yerli ve milli kimliğin harmanlandığı bir vizyonla geleceğe yürümektedir.

Okul yöneticileri ve öğretmen kadrosu, öğrencilerin bireysel farklılıklarını gözeten bir rehberlik anlayışı ile her bireyin potansiyelini ortaya çıkarmak hedefindedir.

Geleceğin yönetici ve liderleri, bilim insanları, topluma ve ülkesine duyarlı bireyler; Konya / Selçuklu / Mahmut Sami Ramazanoğlu ( MSR ) Anadolu İmam Hatip ( PROJE ) Lisesinde, yetişmeye devam ediyor.

Mahmut Sami Ramazanoğlu Anadolu İmam Hatip Lisesi; Konya İmam Hatip Lisesi bünyesinde, Konya Valiliğinin teklifi üzerine, Milli Eğitim Bakanlığının 18.07.1990 tarihli ve Din Öğretimi Genel Müdürlüğü onayı ile İngilizce yabancı dil ağırlıklı olarak eğitim ve öğretime başlamıştır.

1995 – 1996 öğretim yılında, Anadolu İmam Hatip Lisesi Derneğince yaptırılan Selçuklu Anadolu İmam Hatip Lisesi binasına taşınmış, 2016 – 2017 eğitim ve öğretim yılında, Fen ve Sosyal Proje Anadolu İmam Hatip Lisesine dönüştürülmüştür!

Toplu İşyeri Yapı Kooperatifleri İNŞAATI Neden BİTMEZ ya da BİTİRİLMEZ?

Geçtiğimiz günlerde, Konya’da halen İnşaatı devam eden, Toplu İşyeri Yapı Kooperatiflerinin taahhüt edilen tarihte, NEDEN BİTMEDİĞİ ya da BİTİRİLEMEDİĞİ ile ilgili bir paylaşımda bulunmuştum!

Konya Merkezde, Toplu İşyeri Yapı KOOPERATİFLERİNE üye ve mağdur esnaflardan olumlu geri dönüşler olduğunu bir kenara not edelim!

Peki, Konya’da halen İnşaatı devam eden, Toplu İşyeri Yapı Kooperatiflerinin Planlanan MALİYET RAKAMLARI üzerine, ne kadar daha MALİYET ya da FİYAT ilave edilmektedir?

İşyeri büyüklüğüne göre, YEDİ YÜZ ELLİ BİN ile İKİ BUÇUK MİLYON TL arasında, ek bir MALİYET ya da FİYAT olduğu ifade edilmektedir?

Peki, Toplu İşyeri Yapı Kooperatiflerine İZİN veren Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İl Müdürlükleri, Esnafa EK MALİYET ve İLAVE Ödemeler konusunda neler yapmaktadır?

Vatandaşı koruması gereken, Devletin kurumları ve görevli memurları, DENETİM GÖREVİNİ neden yapmaz ya da yapamaz?

Peki, Toplu İşyeri Yapı Kooperatifleri inşaatı devam ederken, her yıl Haziran ayında yapılan genel kurulda, aylık ödemeler ve ZAM oranları, ilave olarak alınacak ARA ödemeler kararlaştırılmasına rağmen, son düzlükte, üyelerden neden İLAVE ÖDEME talep edilmektedir?

İLAVE ÖDEMELER yapılmaz ise Toplu İşyeri Yapı Kooperatiflerinin bitmeyeceği ya da bitirilemeyeceği, yönetim tarafından tehdit olarak üye esnaflara söylenmekte olduğu da kulislerde konuşulmaktadır.

Konya Merkezde, Üç ile ALTI YIL önce başlayan ve halen inşaatı devam eden, Toplu İşyeri Yapı KOOPERATİFLERİ, taahhüt edilen tarihte BİTİRİLEMEDİĞİ için kirada oturmakta olan ESNAF mağdur durumdadır!

Peki, Konya Merkezde halen inşaatı devam eden kaç adet Toplu İşyeri Yapı KOOPERATİFİ bulunmaktadır?

Görüştüğüm esnaflardan aldığım bilgilere göre, Konya Merkezinde, inşaatı devam eden Toplu İşyeri Yapı KOOPERATİFLERİNİN ON ile YİRMİ adet arasında olduğu, ifade edilmektedir.

Halen İnşaatı devam eden Toplu İşyeri Yapı KOOPERATİFLERİNE, en az İKİ BİN ile ÜÇ BİN arasında ÜYE ESNAF olduğu da ifade edilmektedir.

Toplu İşyeri Yapı KOOPERATİFLERİ, taahhüt edilen tarihte bitirilemediği için ESNAF, FAHİŞ KİRALARDAN kaynaklı ZOR durumdadır! FAHİŞ Kiraları karşılayabilen esnaf, TAHLİYE Davaları ile meşgul edilmektedir.

Peki, Esnaf, ÜRETİM mi yapacak? SATIŞ mı yapacak? İHRACAT mı yapacak? Yoksa Personel, KİRA ve TAHLİYE davaları ile mi uğraşacak?

Üretmeyen toplumlar, Üretim yapan toplumların KÖLESİ olmak durumunda kalacaktır!

Peki, Yapı kooperatifi nedir ve yasal yükümlülükleri nelerdir?

Yapı kooperatifleri; Konut Yapı Kooperatifi, Toplu İşyeri Yapı Kooperatifi, Karma Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifi ve İhtisas Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifi olmak üzere dört türü vardır.

Yapı kooperatifi bir grup insanın ortak bir amacı gerçekleştirmek için bir araya gelerek oluşturduğu bir kooperatif türü.

Yapı kooperatifleri üyelerinin katkılarıyla finanse edilen ve yönetilen yapısal projeler olarak bilinmektedir.

Yapı Kooperatiflerinde Kanunen huzur hakkının alt ve üst sınırı belirlenmemiştir. Ancak genel kurul ile huzur hakkına bir alt ve üst sınır getirilmektedir.

Peki, Konya Merkezde halen inşaatı devam eden Toplu İşyeri Yapı KOOPERATİFLERİNİN Yönetim kurulu üyeleri ne kadar HUZUR HAKKI almaktadır?

Yapı Kooperatiflerindeki düzenlemeye göre; tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, kooperatifler belirli şartlarla kurumlar vergisinden muaf tutulmuştur.

Peki, Kurumlar vergisinden MUAF tutulan Toplu İşyeri Yapı KOOPERATİFLERİ, işyerlerini neden FAHİŞ FİYATLARA üyelere teslim etmek derdine düşmektedir?

Yapı kooperatifleri, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği bakanlığına bağlı bulunması nedeni ile kuruluş izni ilgili bakanlıktan alınmaktadır.

Yapı Kooperatifleri her yıl haziran ayı sonuna kadar olağan genel kurul yapması gerekmektedir.

Kooperatiflerin genel kurul bilgi ve belgelerinin bakanlık kooperatif bilgi sistemine zamanında yüklenmesi zorunludur.

Peki, Belediyeler FAHİŞ fiyatlara ARSA satmak yerine, TOKİ ile birlikte; üretim yapan, istihdama katkı sağlayan, vergisini veren ve ihracat yapan ESNAFA, işyeri satılmamak kayıt ve şartı ile uygun fiyatlara İŞYERİ inşaatı yapabilir mi?

Ya da Belediyeler ve TOKİ, işyeri inşaatı yapmak suretiyle, üretim yapan, şehir ve ülke ekonomisine katkı veren esnafa, uygun şartlarda kiraya verebilir mi?

Böylelikle, Esnaf, piyasadaki FAHİŞ kiralar ve TAHLİYE davaları ile uğraşmaktan kurulmuş olur! Sadece işine ve mesleğine odaklanır!

Peki, Belediyeler ve özellikle de, Sivil Toplum kuruluşları ve ODALARIN böyle bir derdi var mıdır?